Ahilik geleneğini yaşatmak, toplumun huzur ve mutluluğunu esas alan bu kültürel mirası gelecek nesillere aktarmak amacıyla her yıl Ticaret Bakanlığı koordinesinde hazırlanan Ahilik Haftası kutlamalarının birisi daha dün başladı.
Bu yıl Mart ayında başlayan ve tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını dolasıyla Ahilik Haftası kutlamalarında kısıtlamaya gidilmesi doğru bir karar bence.
Valimiz Sayın İbrahim Akın, “Kırşehirimiz için önemli bir değer olan Ahiliği tanıtmak ve ilkelerini yaşatmak üzere hazırlanan Ahilik Haftası Kutlamalarında her ne kadar kısaltılmış programlar seçilse de Ahi Şehri Kırşehir’e yakışır bir şekilde etkinlikler gerçekleştirmenin gayreti içinde olacağız” diye bir açıklama yaptı.
Ahilik 13’üncü yüzyılda Anadolu medeniyetinin kurulmasında Yunus Emre, Ahi Evran, Mevlana, Hacı Bektaş gibi önemli şahsiyetlerin oluşturulmuş olduğu bir kavram, hatta Türklerin Anadolu’ya yerleşmesi sonrasında Anadolu halkının ekonomik, sosyal ve kültürel hayatını düzenleyen kurumlardan biridir.
Sendika ve meslek odaları örgütlenmesi ile Ahilik ilişkisini kurmak gerekirse Ahilik devletten ve yerel egemenlerden bağımsız halkın kendi inisiyatifi ile kurmuş olduğu sivil toplum örgütlenmesidir.
Bir esnaf örgütlenmesi gibi gözükse de üretim, tüketim ilişkilerinden emek değer ilişkilerine haksız ve kuralsız rekabetten, insanın sömürülmesine ve kandırılmasına karşı çıkan anlayışla insanı esas olan insani üretimin ve tüketimin aracı değil amacı gören kurallarıyla tam da sendikaların ulaşmak istedikleri hedefleri işaret etmiştir.
Ahiliğin devletten, otoriter güçten bağımsız bir sivil organizasyon olması ayrıca bir önem kazanmakta bugün dahi gücün, otoritenin ve eğmemenin isteği ve yörüngesi içerisinde hareket eden sendikaların nasıl bir yanlış içerisinde olduğunu anlama bakımdan önem kazanmaktadır.
Sivil örgütlenme olan, Ahilik örgütlenmesi modern Dünyanın temel taşını oluşturmuştur. Üretim, tüketim ilişkilerini o zamandan düzenleyen Ahilik anlayışı içerisinde üretimin kalitesinden, standardından tutun ki haksız ve aç gözlü rekabetin insanı insan olma özelliğinden uzaklaştırıldığını hile, düzenbazlık aldatma gibi ticari faaliyetlerin toplum düzenini çürüttüğünü ortaya koymuştur.
Ahiliğin bugün ki modern toplumda endüstriyel ilişkiler içerisinde usta, kalfa, çırak ilişkisi içerisinde de bir yerinin olduğu, işi öğreten, bilgi ve becerisi olana saygı gösterilmesidir. Bir birlerini seven, saygı duyan, yoksulu, kimsesizi gözeten bu teşkilatlanma insanlığa örnek olacak bir süreci başlatmıştır.
Kısaca özetleyecek olursak Ahiliğin Anadolu’da ilk örgütlenme modeli olması, sivil bir örgütlenme olması, üretim, tüketim, bölüşüm ilişkilerini düzenlemesi, üretim ve tüketimde belli ahlaki ve insani kurallarının olması sömürüye karşı olması, yoksulu, kimsesizi, güçsüzü düşünmesi sosyal devlet anlayışının ilk oluşumunu oluşturması piyasa ekonomisinin yıkıcı, bozucu ve her şeyi kar olarak gören anlayışa karşı, insanı merkezine alan anlayış olarak, aracısız ve tefecisiz bir sistem olması, sömürüye karşı olması ve de kolektif anlayış olan kooperatifçiliğin de fikir babası olması Ahiliği anlamlandırmaktadır.
Ahilik insanları dinleri, dilleri, mezhepleri ve inançlarına göre sınıflandırmamış, esnafların Ahilik teşkilatına girmesinin yolunun doğruluktan, dürüstlükten ve hoşgörüden geçtiğinin önceliklerini vermiştir.
Tüm bunları alt alta koyduğumuzda Ahilik ile sendikacılığın ve meslek örgütlenmelerinin örgütlü toplum olmanın il nüveleri olduğunu görmekteyiz. Örgütlü toplumlar, toplumun her türlü sosyal, kültürel ve ekonomik ilişkilerini, ahlaki ve insani boyutta düzenlemek ve hak arama kanallarını açmak, üretimi insan için, doğayı kirletmeden üretmeyi, üretilen malların kaliteli ve güvenilir olmasını sağlamak, toplumun yoksulunu, düşkününü gözetmek ve hiçbir otoriteye bağlı olmamak sendikaların ve meslek odalarının temel özelliği olmalıdır. Ahiliğin bize öğrettiği budur.
Evet, bu çerçevede 45 yıldır yayınladığımız “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi’nde “Ahilik ve Esnaf Bayramı”yla ilgili niceler yazılar kaleme aldım, kutlamaların güzelliklerini, eksikliklerini, yanlışlıklarını gündeme getirdim.
1954’te Kırşehir’den koparılan eski ilçemiz Hacıbektaş’ta 1963 yılında kutlanmaya başlanan “Hacı Bektaş-ı Veli’yi Anma Şenlikleri”nin hemen ardından bir yıl sonra 1964’te Kırşehir’de de Ahi Evran-ı Veli adına Ahilik ve Esnaf Bayramı kutlamaları başlatılmıştı.
1963 yılında eski Kırşehirliler çok iyi hatırlarlar Hacıbektaş’ta Müze Müdürü olarak görev yapan Hacıbektaş’lı Ali Sümer, Adalet Partili Belediye Başkanı Dede Aslan başkanlığında düzenlenmeye başlanan Hacıbektaş Şenlikleri giderek artan bir ilgi ile kutlanıyor.
Bundan 56 yıl önce Kırşehir eski belediye başkanlarından rahmetli emekli albay Refik Soykut, birkaç yıl önce 102 yaşında kaybettiğimiz emekli Kurmay Albay Selâhattin Saygı, Hacı Ahmet Şener ve iki yıl önce kaybettiğimiz “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü “Ahilik ve Esnaf Bayramı” etkinliklerini başlatmışlardı.
Bu değerli insanlar benim yakın dostlarımdı. Sürekli birlikte olur, Kırşehir, Ahilik ve sorunları üzerinde kafa yorardık. Tabi her şey gelir bir yerde maddiyat öne çıkardı. Bu nedenle Ahilik Esnaf Bayramı’nın ilk yıllarında tüm masraflarını bu değerli hemşerilerimiz kendi imkanlarıyla karşılarlardı.
O yıllarda Kırşehir’deki törenleri katılanları ağırlayacak otel, misafirhane olmadığı için yatılı Erkek İlköğretmen Okulu’nda kalırlardı. Burada yer kalmazsa bazı hemşehrilerimiz evlerine götürerek misafir ederlerdi.
Şunu da belirtmeliyim ki Ankara Ulus Hali’nin girişindeki Kırşehirliler Gıda Pazarı’nın sahibi rahmetli Hacı Ahmet Şener’in Ahi Pilavı yapılmak üzere Kırşehir’e çuvallarla bulgur, yağ, salça gönderdiğini ve Ahi Baba Karagüllü’nün bunları Erkek İlköğretmen Okulu’na götürüp mutfağında pişirttiğini yakından biliyorum.
Tüm imkânsızlıklara rağmen Çarşı Camii’nin yanındaki Kırşehir Esnaf Teşkilatlarının önünden toplanan esnaflarla birlikte oluşturulan konvoyun en önünde Bursa’dan getirilen Mehter Takımı ve Kılıç Kalkan ekibi ile arkalarında Kırşehir’in mahalli davul-zurna ekibi ile birlikte Ahi Sancağını taşıyan, mahalli kıyafet giyen, uzun bıyıklarıyla Kındam Mahallesi eski muhtarlarından rahmetli Hasan Gökçınar ile yine Kındamlı “Jandarma” lakaplı Ramazan Karadeniz, arkalarında “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü ve esnaf temsilcileri, kalabalık bir esnaf topluluğu yürüyerek eski Karayolları Kavşağı’na kadar giderler ve burada toplanan kalabalık tekrar il yöneticileriyle birlikte kortej yürüyüşüyle Ahi Meydanı’na gelirlerdi.
Ahilik Esnaf Bayramı kutlamalarını zaman zaman geçmiş iktidarlar siyasete alet edip çomak sokmak da istediler. Bütün bunlara o yıllardaki valiler, belediye başkanları sessiz kaldılar. Ama çok iyi biliyorum ki kutlamaların değişmezlerinden “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü siyasetçilere mikrofonu vermek istemez, “Esnafımın bayramında mikrofonları siyasetçilere kirletmem” derdi.
Yıllardır törene katılanlardan kutlama komitesi başkanı vali, belediye başkanı, esnaf teşkilatları başkanı, bakanlar, başbakanlar ve cumhurbaşkanları konuşurlar, Ahiliğin merkezi Kırşehir’in önemine dikkat çekerler, Ahiliğin çok iyi tanıtılması gerektiğini dile getirirlerdi. Hatta Ahiliği bugün 81 ilde kutlanan hafta düzeyine getirdiler.
Ben yıllardır bu törenleri izlerim. Törenlere nedense Kırşehir esnafı ya katılmaz, ya da gönülsüz, istemeyerek katılırlar. Tören alanını hangi parti iktidarda ise o partinin adamları doldururlar.
Yine hiç unutmuyorum. Bundan 45 yıl önce bir Ahilik ve Esnaf Bayramı kutlamalarında Isparta’dan katılan esnaf teşkilatları başkanı Aşıkpaşa Spor Salonu’nda bir konuşma yaparak sanki bugünleri görmüş gibiydi.
Ne demişti Ispartalı başkan “Ey Kırşehirliler, Ahiliğinize, Ahinize sahip çıkınız. Bir zamanlar adınız güldü, Gülşehriydiniz. Gülünüzü aldık. Yine bir zamanlar halı kenti idiniz. Evlerinizde halılarınız dokunurdu. Halınızı da aldık. Eğer siz Ahi Evran’a sahip çıkmazsanız, bayramlara katılmazsanız bir gün gelir onu da elinizden alırız” demişti.
Evet ne kadar haklı söylemişlerdi Ispartalılar.
Kırşehirliler, esnafları kendi bayramına sahip çıkmazlarsa onu da bir gün kaybedeceğimiz aşikârdır.
Bugün Ahilik törenlerini küçük görenler, sahip çıkmayanlar şunu çok iyi bilmeli. Eğer bu kutlamalar olmasa Cumhurbaşkanları, Başbakanlar, bakanlar hangi etkinlik için Kırşehir’e gelirlerdi?
Hiç olmazsa yılda bir kez de olsa Kırşehir’e gelip, Kırşehir’in sorunlarını yerinde öğrenme fırsatı buluyorlar.
Şu 15-20 yıl önceki kutlamaları şöyle bir hatırlıyorum da Ahi Evran Cami’sinin yanındaki adı da Ahi olan çarşıdaki esnafların hiçbir tanesi dükkânını kapatıp “şurada ne oluyor, Esnaf Bayramı mı kutlanıyor, Ahi Evran-ı Veli mi anılıyor?” deyip ilgi duyup katılmadılar, katılmıyorlar. Sanayi esnafı sadece kortej yürüyüşünde gözüktüler o kadar.
Bir ara kutlamalar 81 ile yayılınca Kırşehir’deki etkinlikler daha sönük geçmeye başladı. Hatta neredeyse Ahilik Esnaf Bayramımızı başka illere kaptıracaktık.
Sağ olsun, eski Valimiz Lütfullah Bilgin yanına Kırşehir Esnaf Teşkilatlarının başkanını, milletvekillerini de alarak tekrar kutlamaların merkezi Kırşehir’de olmak üzere tüm illerde kutlanmasını, haftanın kapanış törenlerinin tüm illerin esnaf temsilcilerinin katılması ile Kırşehir’de yapılmasını, hatta Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca düzenlenen etkinliklerin Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’na aldırmıştı. Ve böylece 81 ilin esnaf teşkilatlarının tekrar Kırşehir’e gelmeleri sağlanmıştı.
Bugün Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca hazırlanan kutlamalarda eksiklik ve yanlışlık olsa da ben yıllarca Ahilik ve Esnaf Bayramı’na katılan cumhurbaşkanından, başbakanından, hatta bakanlarından Kırşehir’in sorunlarının ve isteklerinin çözümlenmesi için onların en iyi şekilde karşılanıp, ağırlanıp uğurlanmasını istedim durdum.
Dün başlayan Ahilik ve Esnafı Bayramı’na bütün Kırşehirlilerin katılmasını, esnaf ve sanatkârların kendi bayramlarına sahip çıkmasını diliyorum. Ancak bu konuda fazla da ısrar edemiyorum. Çünkü koronavirüs herkesi endişelendiriyor.
Yine de Kırşehir’de yaşayan, “Ben Kırşehirliyim” diyen herkesin Kırşehir’in menfaatine olan Ahiliğe sahip çıkmasını ve etkinliklerde yerlerini almasını arzu ediyorum.
Çünkü Ahilik kültürü ve anlayışı ile yetişmiş olan Kırşehir halkı yeniden geçmişinde var olan bu anlayışa sahip çıkmalı ve Anadolu’nun parlayan bir güneşi olmalıdırlar.