Ahiliğin kurumlaştığı ve Osmanlıya kurucu felsefe itibariyle kaynaklık teşkil ettiği dönemlerde de insan ve ahlak vardı. Selçuklu’da. Türkiye Cumhuriyeti’nin 96 yıllık tarihinde de insan ve ahlak, iş ve üretim, tüketim, yoğaltım vardır. Ahlak ve insan, üretim, tüketim hiçbir dönemde değişmemiştir. Kavram olarak vardır. İşlev, yapı, amaç, bölüşüm, üretim araçları elbet değişmiştir. Ama cevher aynı kalmıştır. Boyutlar çoğalmıştır. Sorumluluklar, yükümlülükler, para politikaları, dil-kültür sorunları gelişim-değişim göstermiştir. Ekonomik yapı, çok boyutlu olarak değişmiştir. Bankacılık, sigortacılık, sanayileşme, ulaşım, ticaret, dış satım-iç satım, dış alım, dış borç, iç borç, kredi faiz, talan, yağma, yolsuzluk başını alıp gitmiştir. Vurgun ve soygun sektörleşmiştir!
Yunus Emre’nin
“Gitti beyler mürveti
Binmişler birer atı
Yediği yoksul eti-içtiği kan olmuştur”diye vasıflandırdığı Moğol istilacıların, Anadolu feodellerin atının yerini bugünlerin banka soyguncuları, Jaguarları, yüz, iki yüz, üç yüz milyarlık kurşun geçirmez arabaları almıştır. Ama yoksul eti yiyenler yine vardır. Tüysüz çocukları, bu ülkenin bireylerini milyarlarca dolar borca batıranlar, yoksul eti yemeye devam etmişlerdir. Örtülü ödenekten milyonlarca, giderek milyarlarca lirayı cebe indiren başkanlar, katrilyonları iç eden metropol belediye başkanları, 250 Kg altını, inanılmaz servetin kaynağını izah edemeyen devlet yöneticileri, millet soyguncuları bin sayfalık kitapta dahi anlatılamaz. Bunların halen yönetime talip olmaları anlaşılır değil.
Politik ahlaksızlığı Ahi-Bektaş-i ahlakının gücüyle düzeltme yerine yeni prensip ve yöntemlerle talan mekanizmasını yeniden inşa etmeye çalışanlara ne demeli?
Tepeden tırnağa gerçek milliyetçi, gerçek Atatürkçü şair Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ‘’Örtülü Ödenek’’ şiirini konumuzla ilgisi bakımından alıyorum:
Bu günün alçaklarına bakarken
Suçtur
Dünün alçaklarına sövmek
Bugünkü satılmışlarla yaşarken
Suçtur
Dünkü satılmışlarla uğraşmak.
Bugünkü açlığı görürken
Suçtur
Dünkü açlığı yazmak
Bu günün alçaklarını sezerken
Suçtur
Dünkü alçakları anlatmak.
Devrim gazetesi, Ağrı Bildirisi, 1977, s.34
Şair, Cumhuriyet döneminin yolsuzluklarının birbirine ulaşarak sürüp gittiğini vurguluyor. Talan ekonomisi, yolsuzluk demokrasisi! Ahi ahlakını sürdürebilseydik, Cumhuriyetin ilk yıllarındaki demokrasinin temel ilkelerini bireysel ve toplumsal açıdan yaşatabilseydik, bu durum farklı olacaktı. Ahilik soygunu, talanı reddeder!
Ahi felsefesi, ahlak, ideal, iş ve üretim esasına dayanıyordu. Toplumcu bir tüketim esasını ilke edinmişti. Sömürü yoktu ve girişimci ruh korunuyor teşvik ediliyordu. Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki politika ahlakı, iş ve sanayiyi geliştiremedik. Daha çok çalışma, daha çok üretim yerine kolayından, kamusal kaynakları hortumlayarak, hazineden çalarak geçinmenin ve köşe döneminin yolları teşvik edildi. İş ve banka adamları üretim yerine hazineyi soymaya yöneldiler. Her genel veya yerel seçimde kaynağı açıklanmayan milyonlarca dolarlık harcamalar yapıldı. Demokrasi üç temele dayandırıldı: Yalan, kapitalize güçler, kaytarmacılık.
Ahi ahlakının yüceliği, yapıcılığı, yaratıcıLIğı, kalıcılığı konusunda Cumhuriyet devrimi ozanlarından Ceyhun Atıf Kansu şunları yazmaktadır:
‘’…Halkçı düzeni, tarihsel ve ulusal köklerine bağlamak isteyenler, bu Ahiler Ankara’sını incelemek, tanımak, sevmek zorundadırlar. Ahilik İslamlığı bir Türk gizemciliği ve ekonomik örgütlenme içinde birleştiren halkçı bir yasama yoludur. Kendilerine ‘’Fütuvvet ehli’’ adı verilen Ahilerin yaşama ilkeri Cumhuriyete bağdaşmıştır.
Ahilik öğretisinin kaynağı Medrese değildi kardeşliğe ve iş’e dayanan halk okullarıydı. (Atatürkçü Olmak, 1977, s.152-153)
Cumhuriyet döneminin devrimci-yaratıcı iş okulları olan Köy Ensititüleri’nin benzeri Ahi örgütleridir. Ahi ocaklarıdır. Her ikisi de iş ahlakını ilke edinmiştir. Amaç üretimdir. Doğayı toplumla birlikte değiştirmektedir. Halk evleri, Halk odaları dayanışma, yetenek geliştirme, eğitim-iş açısından Ahi Birliklerini anımsatır. Ahilik 12.yy Anadolu’sunda demokratik ve laik toplum düzenini amaçlayan oluşumdur. Kendi de laiktir. Prof. Dr. Neşet Çağatay’ın sözüyle ‘’öz-beöz Türk kurumudur.’’ Ahilerin bağımsızlık ve özgürlük ilkeleri, Türk ulusunun yaşattığı değerlerdendir. Moğol istilasında Ahiler, bağımsızlık ateşini diri tutmuşlardır. Milis kuvvetler oluşturarak bağımsızlığı savunmuşlardır. İlk kadınlar örgütünü Bacıyan-ı Rum’u Ahiler kurmuştur. Ahiler, sosyal güvenlik kurumlarının sendikal birliklerin, toplumsal imece dayanışmasının öncüsü olmuşlardır. Şimdiki işçi konfederasyonlarının adı Ahilikte, ‘’Ahi Birlikleridir.’’ Orta Sandıkları ile borçsuz ve sosyal güvenlik içerisinde yaşamanın yolunu bulmuşlardır. Yani ekonomik hayatta da tam bağımsızlık Ahiliğin ilkesidir. Atatürk’ün tam bağımsızlık ilkesi Ahilik kurumunda dönemin koşullarına göre vardır. Ahilik ve Atatürkçülük ‘’emek insan eksenini esas bilir. Ahi örgütleri bu yönleriyle ulusal gelenekleri koruyan bir iş eğitim okulu görevini de yükleniyorlardı. Ahilik, Türkmenleri toprağa bağlıyordu. Türklere üç büyük sorun karşısında direnme gücü aşılıyorlardı: Yoksulluk, haksızlık, ölüm! (Kansu, Anadolu Halk Tarihinde Yunus Emre Türk Dili, 1 Eylül 1977) Radi Fiş’in Ben de Halimce Bedreddinem’’ adlı eserinde Ahi şeyhi şöyle der:’’… Çünkü… Bir şey vermeden bir şey alınmaz, Kemal kardeş! Usulca da yineledi. Bir şey vermeden bir şey alınmaz!
Yani AHİLİK, Soygunculuk, sömürücülük değil, üreticiliktir. Adil bölüşümdür.
‘’…Köylerde şiş karınlı çocuklar, incecik çarpık bacaklarıyla ürkütülmüş sıçanlar gibi kaçışıyorlardı. Çapulcular, çeteler kentlere göz açtırmıyorlardı. Yalnızca esnafların kardeşçe birliği olan Ahi örgütlerinin bulunduğu yerlerde iyi kötü bir düzen görülüyordu. Ahi şeyhi sonunda alabildiğine incelikli bir sitemle:
-“Ahilik yolu, idrak, itimat ve riayet yoludur” dedi
-“…tıpkı kardeşler gibi hep birlikte yersiniz de yemeğinizi, sonra, babanın kazandığı oğluna değil, tüm Ahilik ocağına kalır. Yani herkes işe sıfırdan başlamak zorundadır. Fırında ekmek, aş evinde çorba herkese ortak piştikten sonra bunları ortak yemeyip te ne yapacaklar? Sakatlar, hastalar, kötürümler elbette evlerinde yiyebilirler. Malını ortak mala katmaya gelince, bu malın ne olduğuna ve ne kadar olduğuna bağlı: Kendinin ve hane halkının çalışması için gerekli bir şeyse bu elbette ki sende kalacak tıpkı işleyebileceğin toprağın sende kalacağı gibi. AMA AMBARLAR DOLUSU MAL, YÜZLERCE HAYVAN, KONAKLAR, KÖŞKLER, PARALAR, ALTINLAR, ELMASLAR… çalışan bir insan ne yapsın bunları? (s.212-360-378…) Ahi ahlakına bizim politikacılarımızın, iş adamlarımızın ne kadar büyük ihtiyacı var. Hipokrat yemininde, avukatlık yemininde, öğretmenlik andında Ahi ahlakından izler var. Yazımızı Bertolt Brecht’in Halkın Ekmeği adlı kitabından alıntıladığımız dizelerle bitirelim. Bu dizeler, Ahi Bayramı’nın kutlandığı bu günlerde ahlak manifestosu anlamındadır. Siyasi, ekonomik dilenciliği reddetme:
Vaz geçin yardım dilenmekten
Yardıma bel bağlamayın hiçbir zaman
Yardımı tanımak var saymaktır zoru
Yardım elde etmek bağlanmaktır zora
Zor egemen oldukça geri çevrilemez yardım
Zor yok olmalı yardım da yok olsun
Yardım dilemektense zoru kaldırın ortadan
Zor ve yardım bir bütündür
Bu bütünü değiştirmeye bakın.
(s.46, A. Kadir-A. Bezirci)
Ahilik, sadece esnaf örgütü değildir. Çalışma, iş hayatını kapsayan çok boyutlu bir oluşumdur. Gelişimdir. Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları’nda ‘’Ahi Babalarının’’ ahlakını iş dünyasına örnek gösterir. Kemal Tahir, Devlet Ana’da Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna Ahi örgütlerinin ve Ahi felsefesinin kaynak teşkil ettiğini roman boyutunda ele alır.
Ahi düşüncesi, laik ve demokratik Türk ahlakının özüdür, sözüdür. Ahi Örgütleri bütün dinlere, inançlara, mezheplere karşı saygılı olmuşlardır. Türkçe düşünme, Türkçe yazma, üretim ve çoğulculuk, imece, toplumsal dayanışma Ahi Örgütlerinin iş ve ekonomi dünyasına örnek olacak ilkeleridir. Laik, ulusal Türk düşüncesi, Anadolu’da Ahilik-Bektaşilik kurumlarıyla mayalanmıştır.
Ne mutlu bu mayayı tutturanlara, ne mutlu bu mayadan yararlananlar.
Kimi siyasi liderler Kırşehirli Şeyh Edebali’nin damadı Osman Bey’e siyasi değil, toplumsal, töresel nasihatını çalışma ofisine asmışlardı. Bunları eleştirenler oldu, sağa kaymış, tarikata taviz vermiştir, diye yerenler oldu. Ne kadar yanlıştır, ne kadar ipe sapa gelmez eleştirilerdir. Aşağıya alıntıladığımız bu ‘’nasihat’’ın her siyasi görüşün adamına yol gösterici olduğunu neden kabullenmeyiz? Bu, töresel, akla, mantığa uygun bir öğüttür. Bundan sosyalist lider de kapitalist lider de muhafazakar lider de komünist lider de yararlanabilir. Sadece dikte ruhlular hoşlanmaz bu öğütlen!
‘’İnsanlar vardır şafak vaktinde doğar, ezanında ölürler.
Avun, oğlu avun!
Güçlüsün, akıllısın, kuvvetlisin, kelamlısın,
Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen
Öfken ve nefsin bir olup aklını yener,
Sabah rüzgarlarında savrulur gidersin

Daima sabırlı, sebatlı, iradene sahip olasın,
Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir
Bütün fethedilmemiş gizemler,
Bilinmeyenler, görülmeyenler
Ancak senin fazilet ve erdeminle gün ışığına çıkacaktır.

Ananı, atanı say, bereket büyüklerle beraberdir,
Bu dünyada inancını kaybedersen
Yeşilken çorak olur, çöllere dönersin!

Açık sözlü ol,
Her sözü üstüne alma, gördün söyleme, bildin bilme!
Sevildiğin yere sık sık gidip gelme
Kalkar itibarın muhabbet kalmaz.

Üç kişiye acı:
Cahiller arasındaki alime
Zenginken fakir düşüne
Hatırlı iken itibarını kaybedene!
Unutma ki yüksekte yer tutanlar
Aşağıdakiler kadar emniyette değildir.
HAKLI OLDUĞUNDA MÜCADELEDEN KORKMA-Bilmelisin ki atın iyisine doru YİĞİDİN DELİSİNE ‘’DELİ’’ derler.’’
Ahi kültür ve düşüncesi Türk uygarlığının özüdür, sözüdür, gidilecek yolu gösteren ışıldaklarından biridir. Laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin yaratıcı kaldıraçlarındandır. Halkın öz güveninden doğmuştur.
Ahi ahlakına günümüz iş dünyasının büyük ihtiyacı var. Politikacılar, işçiler, memurlar, esnaflar, patronlar Ahi kültürünü iyi öğrenmeli ve tatbik etmelidirler. O zaman problemlerin büyük bir bölümü çözümlenir.
-Moğollar’ın Kayseri’ye saldırmalarında Ahiler halkı örgütleyip direniş sağladılar.
-Osmanlı devletinin kuruluşunda önemli rol oynadıkları manevi destek oldular.
-Eğitim ve fütuhat faaliyetlerinde önemli rol oynadılar.
-Şemsi Tebrizi’nin vefatından sonra da Kırşehir’e yerleşti. Ölünceye dek Ahi Evran burada yaşadı.
-Kırşehir Emir’i Nureddin Caca ile arası açılmış ve onun tarafından öldürülmüştür. Eğitim ve fütuhat faaliyetlerinde önemli rol oynadılar.
-Veli-alim bir şahsiyetti Ahi Evran… Eserleri: Menhac-ı Seyfi, Metaliu’l-İmam, Tebsiratu’l Mübtedi ve Tezkiratü’l Müntehi, Et-Teveccühü’l Eemm, Mürşidü’l Kif’aye, Ağaz-ı Encam, Med-i fakr ve zemmi-i Dünya, Yezdan Şinaht Mükatebat(İslam Ansiklopedisi) C.1 Shf.529-530)
Ahi Şeyhleri tarafından esnafı örgütleyip dürüstlük ve kalitede öncü oluyorlardı. Kahramanlık, cesaret, vatan savunması, huzur saadet ve adalet ilkeleriydi. Laik-demokratik, sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyetinin Ahilik ilkelerinden esinlendiği muhakkaktır. Cumhuriyet, ekonomide sosyal devleti, sosyal adaleti amaçlamıştır. Ahilikte de bunlar esastır.
Türkiye Cumhuriyeti: Yoksulluğu, işsizliği, yolsuzluğu, yasakları… ancak yerli ve milli bir perspektif olan Ahilik ve Atatürkçü metotla yenecektir!