Yeni nesil pek bilmez, eskiden büyüklerin nasihati olarak çok defa dinlemişimdir. (Ağır ol batman gel)
Son zamanlarda siyasetçilerimiz halktan tamamen kopmuş bir koltuk kavgası niteliğinde, birbirilerine kavgada dahi söylenmeyecek laflarla bir didişme içerisine girdiler. 
Hele nasıl bir idare sistemi olduğu belli olmayan bir başkanlık fiyaskosu türedi ki, evlere şenlik. Kim nedir, kim ağa, kim paşa belli değil. 
Hele bir de işin içine mafya ve suç örgütü şahısların siyasete balıklamasına dalması ortalığı tozu dumana boğdu. 
Adam çıkmış resmen hükümete ve dolayısıyla devlete posta koyuyor ve de koymuş. “Ben devletin mebusunu devletin adamlarına kemiklerini kırdırasıya kadar dövdürdüm” diyor ve hiç bir yetkili de çıt yok! 
Peki halk üzerinde oluşan baskı ve korkuyu düşünen veya gören, gören değil görmesi gereken kurumlar ne alemde? 
Türkiye bizim siyasetçilerin düşündüğü gibi küçük ve hafife alınacak ülke değildir. Kimse bu adam ve dünyanın neresinde olursa olsun bu yayınlardan sonra bir kaç saat içerisinde ensesinde tutup getirilmesi gerekir diye düşünüyorum. 
Hani nerde bizim istihbaratımız? 
Ama oralarda da bir sıkıntı var. Devlet her türlü pisliğe adı karışmış kimseleri “benim dava arkadaşım!” diye hükümlüyü salarsa ve bu kişi ana muhalefet partileri tehdit ederse ve buna benzer suç işlemiş bazı sokak kabadayılarına, kendisini eleştirenleri dövdürürse, bir de bu şahıslara koruma verir, adeta vip muamelesi yaparsa, seçimler öncesi ellerine mikrofon verip sokak sokak propaganda yaptırır ondan medet beklerse, böyle adamların haklılığını görmemek biraz fazla iyimserlik olur. 
Adamın kanunu falan tanıdığı yok, bunu defalarca görsel basında açık açık söyledi ve her hangi bir soruşturma yapıldı mı?
Devletin bakanı olarak atadığın adamlar devleti soymaya kalkar ve nitekim kurduğu paravan şirketler vasıtasıyla çıkar temin etmişse ki (ettiğini evraklar ispatlıyor) ve bakanı başka bir görevle ödüllendiriyorsanız, vatandaş kime güvenecek? 
Bazı yandaşlara başka başka görevler adı altında bir kaç yerde maaş bağlayarak, bir türlü dikiş tutmayan hazinenin çuvalında yem bırakmıyorsan, halkın sağlığı ve diğer ihtiyaçları için kim ödeme yapacak? 
Günlerini, aylarını, sıkıntılarla, belki fazla bütçe açığı vermeyen halk (halkta bütçe falan kalmadı ya) yaz aylarında üretimin artmasıyla belki bir nebze nefes alabileceği düşünülüyor. Ama kurak geçen yılın kış ayları nasıl geçecek?
Hayat pahalılığının giderek arttığı, maaşların eridiği, üretimin düştüğü bir dönemde insanlar geçim sıkıntısı içinde kıvır kıvır kıvranırken, hatta “açım” diye isyan ederken, ülkeyi yönetenlerin bu konuda daha neyi beklediğini anlamakta güçlük çekiyor insan.
Pandemiden dolayı insanların sağlığı bozuldu, işi bozuldu, aile düzeni bozuldu. Şimdi yeniden normalleşeceğiz. Umarım vaka sayılarının yeniden arttığı bir dönem yaşayıp, yine kapanmayız.