ADNAN KOYUNCU

Şimdi başlığı görünce “Hayırdır hocam Adnan Koyuncu da kim” dediğinizi duyar gibiyim.

Adnan Koyuncu 30 yıldır dönerci ustalığı yapan aslen Kırıkkale’nin Sarıkaya köyünde dünyaya gelmiş usta bir dönerci. Yıllar önce mesleğe Ankara da başlamış birçok tecrübe edinmiş biri, hayat tecrübesi yüzündeki kıvrımlardan daha iyi anlaşılıyor.

06.08.2022 yani bu yazıyı kaleme aldığım gün kapıda duran arabamı sıcağın altında boynu bükük kirlenmiş görünce arabamı yıkatmak için devamlı gittiğim güler yüzlü tatlı dilli yıkamacı kardeşime arabamı bıraktıktan sonra, yıkamacı dostum bana, “Abi bir veya bir buçuk saat sonra gel arabanı al” deyince çarşıda bir takım işlerimi hem halletmek hem de bir şeyler atıştırmak için Terme Caddesi’ne çıktım.

İşlerimi hallettikten sonra bir yere oturup bir şeyler yemek istedim o esnada caddede şirin cadde üzerinde bir yer gözüme çarpmıştı. Görünüşte içerisi bayağı kalabalıktı; kapı önüne atılmış masalardan birine doğru yürürken garson arkadaş beni buyur edince ne yiyeceğime tam karar vermediğimden bir an tereddüt yaşadım oturup oturmamakta kararsız kalmıştım, buna rağmen garson arkadaşın güler yüzlü olması benim kendimi bir anda masada oturuyor olarak bulmama neden oldu.

Gözüm döner ustasına takılmıştı, belliydi eski iyi yetişmiş değerli bir ustaydı. Garsona döner istediğimi söyledim ama dönerin yağsız olmasını istedim. Çünkü tansiyon problemim olduğundan dikkatli seçici olmam gerekiyordu. Biraz sözü uzatınca ustanın sinirlendiğini anlamıştım. Ne de olsa tecrübeli eski ustaydı bir kez talebinizi belirtmeniz yeterli fazla sözü uzatırsanız kurt ustalar hoşlanmazlardı bu durumdan ama buna rağmen seslenmedi.

O ara garson arkadaşla muhabbet ederken bizi duymuş olmalı. Garson arkadaş meraklı bir şekilde kim olduğumu ve ne iş yaptığımı sorunca, Kırşehir’in en büyük ve en eski yerel gazetesi olan “Kırşehir Çiğdem”de yazı yazdığımı söyledim. O ara önüme gelen döner tam istediğim biçimde kesilmiş yağsızdı. Arkamı dönüp teşekkür ettikten sonra garsondan sormuş olmalı ki “Hemşerim sen gasteci misin?” dedi.  Ben de “Anadolu şivesiyle gazeteci değilim sadece zaman zaman Kırşehir Çiğdem”de yazılar yazdığımı söylerken gözlerimle yüzüne bakarak düşüncelerini okumaya çalıştığımda, sanki bana kendisiyle ilgili bir şeyler anlatmak istiyordu.

Onunda “İçimdeki yalnızlığım” adlı kitabımda olduğu gibi içinde yaşadığı bir yalnızlığı vardı. Biraz sohbeti ileriye taşıyarak; “Hayırdır dertlisin sanki” dememi bekliyormuş gibi hemen konuşmaya başladı. Kırıkkale’nin Sarıkaya köyünden çıkmış yolu bir biçimde Kırşehir’e düşmüş, 30 yıldır aynı dükkânda çalıştığını ve çalıştığı lokantada emekli olduktan sonra işverenin ustalığını beğendiği için bırakmadığı ve daha 58 yaşında olduğundan çalışmayı sürdürmüş. Ama hayatın kendisine hiç acımadığından bahsederken gözlerinin bir an dolduğunu gördüm.

Açıkçası ben de daha fazla meraklanmama sebep veren bu adamı yakından tanımaya karar verdim. “Neden bu kadar ezginsin?” deyince gözleriyle bana bakmasıyla bakışlarını kaçırması bir oldu. Evlenip ayrıldığını yalnız yaşadığını sanırım iki çocuğu varmış ayrılık sebebini sorsam mı diye düşündüm bir an sonra vazgeçtim. Vardır muhakkak bir sebebi diye düşündüm. Evlenmek istediğini söyledi; ama aldığı maaş az olduğu için buna cesaret edemediğinden bahsetti. Umarım gönlüne göre birini bulur.

Benim burada asıl anlatmak istediğim bu tür mesleğinde yarım yüzyıla yakın bir zaman geçirmiş maharetli ustaların keşfedilmesi ve mesleğinde artık ileri düzeyde yetenekli insanlara birer plaketle birlikte ödüllendirdikten sonra Kırşehir’de gastronomi açısından bu değerli büyük ustaların tecrübelerinden yerel yönetimin faydalanmasında yarar olduğunu düşünüyorum. Bu arada yemeğimi yedikten sonra bana çay ikram etti bende kendisine teşekkür ederek ayrıldım.