Bu kronolojik olaylar zinciri 27 Mayıs 1960 İhtilâli'nin 61'inci yıldönümüne yaklaşırken o günleri yaşamamış, yaşayıp da unutmuş olanlara hatırlatmak için hazırlanmıştır.

GENÇLER “555-K” PAROLASIYLA KIZILAY’DA TOPLANDILAR

* 2 Mayıs 1960: NATO Bakanlar Konseyi İstanbul’da toplandı. Protesto gösterileri yapıldı.

* 3 Mayıs 1960: Emekli olmak üzere izne ayrılan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel DP hükûmetine bir mektup göndererek uyarıda bulundu. Bu mektup ihtilâlden sonra açıklandı.

* 4 Mayıs 1960: 'Yeni Sabah' gazetesi 10 gün süreyle kapatıldı. 'Demokrat İzmir' gazetesinden 16 kişi mahkûm oldu.

* 5 Mayıs 1960: Demokrat Partililer hükûmete destek için Ankara Kızılay’da bir gösteri düzenlemeye karar verdiler. İktidara karşı gençler de aynı gün, aynı saat, aynı yerde gösteri yaptılar. (Gençlerin bu eylemi yapabilmek için 'fısıltı gazetesi' denilen yöntemle haberleşmede kullandıkları 555-K, yani “Beşinci ayın beşinde, saat beşte, Kızılay’da” parolası siyasî tarihe geçmiştir.) Dolayısıyla Demokrat Parti’nin gösteri plânı geri tepmiş oldu ve Cumhurbaşkanı Celâl Bayar ve Başbakan Adnan Menderes alanda protestolarla karşılandılar.

* 6 Mayıs 1960: 555-K gösterilerinin fotoğraflarını ve haberini yayınladığı gerekçesiyle 'Zafer' gazetesi 1 hafta kapatıldı.

HARP OKULU ÖĞRENCİLERİ HÜKÛMET ALEYHİNDE YÜRÜYÜŞ YAPTI

* 6 Mayıs 1960: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Cemal Gürsel görevinden izinli olarak ayrıldı.

* 9 Mayıs 1960: Haftalık 'Hür Adam' gazetesi 10 hafta kapatıldı.

* 16 Mayıs 1960: Millî Eğitim Bakanlığı 19 Mayıs gösterilerinin yasaklandığını açıkladı.

* 18 Mayıs 1960: 'Akşam' gazetesi 20 gün süreyle kapatıldı.

* 21 Mayıs 1960: Harp Okulu öğrencileri Ankara’da hükûmet aleyhinde sessiz bir yürüyüş yaptılar. Önlem olarak Harp Okulu öğrencileri tatile gönderildiler.

* 22 Mayıs 1960: Haberleşmeye sansür koyan Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı beş kişinin bir araya gelerek dolaşmasını yasakladı.

* 25 Mayıs 1960: Meclis 20 Haziran 1960 tarihine kadar tatil edildi. Bugünkü birleşimde yapılan konuşmaların yayınlanması yasaklandı.

* 27 Mayıs 1960: Ve ihtilâl... Türk Silâhlı Kuvvetleri idareyi ele aldı. Meclis feshedildi. Yeni anayasa ve demokratik müesseselerin kurulması hazırlığına başlanıldı.

* 28 Mayıs 1960: Cumhurbaşkanı Celâl Bayar istifa etti. Tarafsız kişilerden (3 asker, 14 sivil) oluşan bir hükûmet kurulduğu duyuruldu.

* 29 Mayıs 1960: İçişleri Bakanı Dr. Namık Gedik tutuklu bulunduğu Harp Okulu’nda pencereden atlayarak intihar etti. Gözaltına alınmış olan 150 kişi Yassıada’ya getirildi.

DEMOKRAT PARTİ DÖNEMİ ve 27 MAYIS

SONRASININ ÖZET DEĞERLENDİRMESİ

Demokrat Parti’nin belleklerde kalmış olan güçlü ve başarılı yönü ekonomik kalkınmada büyük bir canlılık ve heyecan yaratabilmesiydi. Bu yönden kusuru ise kalkınmayı plânsız yapması ve maliyeyi iflâsa sürüklemesi oldu. 27 Mayıs darbesine yol açan etkenlerden biri de her halde budur. Demokrat Parti’nin öbür olumsuzluklarından bazılarını da şöyle belirtmek gerekir:

• Çoğulculuğu, yani azınlığın / muhalefetin haklarını kabul etmeyen, muhalefeti vatan hainliği ile eşdeğer gören, sonuçta da zulme varan baskılara dayalı ilkel bir demokrasi anlayışı.

• Anadolu aydınlanmasında büyük önemi olan Halkevleri ve Halkodaları ile Köy Enstitüleri’nin kapatılmasında göze çarpan bir kültür yıkıcılığı ve eğitim düşmanlığı.

• CHP’nin din konusunda vermeye başlamış olduğu ödünlerin ivme kazandırılarak çok ileriye götürülmesi, din istismarının önemli bir politik silâh haline getirilmesi, günümüzde sıkıntısı çok çekilen tarikat örgütlenmelerinin önünün açılıp güçlendirilmesi.

• Atatürkçü dış politikanın tümüyle terk edilmesi, özellikle ABD’nin telkin ve kotarması sonucu bazı paktlara girilmesi, ulusal kurtuluş savaşı veren Kuzey Afrika ülkelerine (Tunus, Fas, Cezayir) karşı sömürgeci devletlerin desteklenmesi, Süveyş Kanalı’nı millîleştiren Nâsır’a karşı İngiltere’nin yanında yer alınması, özetle Batı’nın dümen suyuna girilmesi.

MALİYE İFLÂS ETTİ ve ÇOK YÜKSEK DEVALÜASYON YAPILDI

• Yabancı sermayenin özendirilmesi için kapitülasyon koşullarına benzeyen “Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu” ve “Petrol Kanunu” çıkarılması.

• (Cumhuriyet’in ilk 27 yılının iki katından daha fazlasını 10 yıla sığdıracak şekilde) yoğun bir biçimde dış borç alınması, popülist politikalar sonucunda ekonominin sarsılması, 1950’li yılların ortasından itibaren piyasada mal ve ham madde sıkıntısı çekilmesi, karaborsa yaşanması, sonuçta maliyenin iflâsı ve nihayet 1958 yılında dış borçlar ödenemez duruma geldiği için Cumhuriyet tarihinin en yüksek oranlı devalüasyonunun yapılması.

• Anayasa dilini değiştirme girişiminde olduğu gibi dil devrimi düşmanlığı yapılması, “tevhid-i tedrisat” ilkesinden uzaklaşılması.

• İnönü’nün canına kastetmek, 6/7 Eylûl olaylarını düzenlemek gibi olaylarda somutlaşan hukuk dışı bir anlayış.

• ABD ile yapılan çok sayıda -kimisi sözlü olan- ikili anlaşma ile ABD’ye çok geniş bir hareket alanı sağlanması, bağımsızlık konusunda hiç de titiz bir tavır sergilenmemesi.

ANAYASA MAHKEMESİ ÇOĞUNLUĞUN KEYFİNE GÖRE

YASA ÇIKARILMASI ve UYGULANMASINA ENGEL GETİRDİ

27 Mayıs hareketi darbedir, ama aynı zamanda devrimdir. Demokrasinin temellerini genişletip pekiştirmiştir. Sosyal devlet anlayışını, toplu sözleşme ve grev hakkını, çoğulcu anlayışı, Anayasa Mahkemesi, Yüksek Hâkimler Kurulu, Devlet Plânlama Teşkilâtı, (özerk) Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, Cumhuriyet Senatosu gibi kurumları getirdi. (Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu, İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi, Millî Prodüktivite Merkezi de bu dönemin ürünleri sayılabilir.) Anayasa Mahkemesi yasama organında çoğunluğun keyfine göre uluorta yapılmış yasalara, yapılsa bile uygulanmasına büyük bir engel getirmiştir. Yüksek Hâkimler Kurulu yargının bağımsızlığını güvenceye bağlamıştır. Özerk TRT radyo ve televizyonun iktidarın borazanı olarak kullanılmasına son vermiştir. Devlet Plânlama Teşkilâtı keyfî yatırımları önleyemese de (Özal dönemine kadar) frenleyebilecek bir kurumdu. Zaman içinde Cumhuriyet Senatosu’nun yasama işlevini çok yavaşlattığı, üçte bir Senato yenileme seçimlerinin ülkeyi sürekli seçim havasında tuttuğu için belki o denli iyi bir buluş olmadığı kanısı yayılmıştır. Anayasaya girmediyse de belki de çoğulculuğun simgesi sayılabilecek nisbî temsil usulünü de 27 Mayıs getirmiştir ve o dönemden bu güne hep yürürlükte kalmıştır. Karşı-devrimci 12 Mart 1971 ve 12 Eylûl 1980 darbeleri 27 Mayıs’ın getirdiği kurum ve anlayışları kısıtlamışlar, sulandırmışlar, fakat (Cumhuriyet Senatosu dışında) ortadan kaldıramamışlardır.

ADNAN MENDERES'İN SİYASÎ HAYATI

KÜTAHYA'DA BAŞLADI, KÜTAHYA'DA BİTTİ

21 Temmuz 1946 seçimleri gündeme geldiğinde o zamanki seçim kanunu adayların birden fazla ilde seçime katılmaya izin verdiği için Adnan Menderes hem memleketi olan Aydın, hem de Manisa ve Kütahya'dan milletvekili adayı olmuştu. Menderes memleketi Aydın'da seçimleri kazanamamış, ama Kütahya'da kazanmıştı. Bu yüzden de Menderes'in Kütahya'ya ayrı bir sevgisi ve ilgisi vardı, her konuşmasında Kütahya'ya çok fazla borçlu olduğunu ifade etmişti.

İhtilâlin ilân edildiği saatlerde Başbakan Adnan Menderes âni bir kararla bulunduğu Eskişehir'den Kütahya'ya geldi. Darbe öncesi yaşanan siyasî gerilim ve darbe yapılma ihtimali nedeniyle halkla buluşmak için Eskişehir, Kütahya ve Konya gezisi düzenlemeye karar vermişti.

Adnan Menderes ihtilâle bir gün kala 26 Mayıs'ta yurt gezisine Eskişehir'den başlamıştı. Eskişehir'de Başbakan Adnan Menderes'i havacı subaylar ihtilâl kıt'ası olarak karşıladılar. Menderes tam selâm vereceği sırada havacılar sırtlarını dönüp marş söylemeye başladılar ve oradan uzaklaştılar. Bu durum Menderes'i son derece üzdü. Halka hitap etmek için gittiği Odunpazarı'nda hoparlörün kablosu kesilerek konuşma yapmasına izin verilmedi. Oysa ki Menderes burada erken seçime gitme kararını açıklamayı plânlıyordu. Bütün bu gelişmelerin ardından Başbakan Menderes o geceyi Eskişehir Şeker Fabrikası'nda geçirdi. 27 Mayıs'ta sabaha karşı Kütahya'ya gitmek için yola çıktı. Bunun öğrenilmesi üzerine Ankara'dan aldıkları emirle Eskişehir Hava Komutanlığı'ndan kalkan uçaklar Menderes'in konvoyunu takip ederek alçak uçuşlarla tâcizde bulundular.

Tarihin cilvesine bakınız ki  Adnan Menderes'in çok partili dönemde Kütahya ile başladığı siyasî hayatı da 27 Mayıs 1960'ta Kütahya'da sona ermişti. Böylece birçok hatalarının yanı sıra ihtirasları uğruna Kırşehir'i ilçe haline getirerek cezalandıran Menderes yaptıklarının cezasını çok acı bir şekilde hayatıyla ödemişti.