Adam gibi adam deriz, kime konuştuğu zaman yalan konuşmayan dobra, dobur olan, güvenilir kişiliği ile ön planda olana, yetim, öksüz ve devletin malını kollayan, koruyan, hakkından fazlasını istemeyen, hastalıkta, sağlıkta, kötü günde, iyi günde sana güç verip seninle olan, ırkına, doğduğun yere inancına saygı duyan insanları ötekileştirmeyen, ayırt etmeyen herkesi sevip sayan, kısacası gördüğün, konuştuğun, zaman sana güç veren arkanda dağ gibi duran bu sıfatları taşıyan yağız yiğit insana “adam gibi adam” derler toplum içerisinde. Her yönü ile mert güvenilir olan insan öyle kolay yetişmez.

Adam gibi adam deriz, kime konuştuğu zaman yalan konuşmayan dobra, dobur olan, güvenilir kişiliği ile ön planda olana, yetim, öksüz ve devletin malını kollayan, koruyan, hakkından fazlasını istemeyen, hastalıkta, sağlıkta, kötü günde, iyi günde sana güç verip seninle olan, ırkına, doğduğun yere inancına saygı duyan insanları ötekileştirmeyen, ayırt etmeyen herkesi sevip sayan, kısacası gördüğün, konuştuğun, zaman sana güç veren arkanda dağ gibi duran bu sıfatları taşıyan yağız yiğit insana “adam gibi adam” derler toplum içerisinde.
Her yönü ile mert güvenilir olan insan öyle kolay yetişmez.
Bu yazdıklarımı o kadar çok örnekleye bilirim ki yazmakla bitiremem.
Benim konuşmak istediğim bugün toplum içerisinde ne yazık ki bu tür nitelikte kalitede insan bulmak, çıkarsız, menfaatsiz, arkadaş, dost, olan insan sayısı o kadar az ki…
Hani büyükler, aklı erenler söylerdi, “Biz hiç önemsemezdik, bak oğlum birini kendine dost edeceksen şu söylediklerimi dost, arkadaş dediğinin, üzerinde dene, dost olup olmadığını anlar görürsün. Yol arkadaşlığı yap, sırını paylaş, ortak iş yap para kazanın. Sana bu söylediklerimle uygunluk gösterirse, sen onu kollayıp gözetirken, o da seni kollayıp gözetiyorsa, paylaştığın her şey de kendini geri çekip sen nasıl uygun bulursan öyle yap derse, diyorsa uzun bir yola arkadaşlık dostluk yoluna çık, korkma sen onunla yücelir o seninle yücelir. Sırtınız yere gelmez, hep mutlu olursunuz… Sizin mutluluğunuz, ailenize çevrenize ülkenize yansır sizi görenler mutluluk, dostluk nasıl yaşanır öğretirsiniz…”
Ya günümüzde yaşadıklarımız?
Çevremizdeki, yanı başımızdaki dost ve arkadaş bildiklerimiz?
Ne oldu bu bizim toplumumuza?
Neden dünya menfaati her şeyin üzerine çıktı?
Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilip, el etek öpen makamı, menfaati “elimden gitmesin!” diye yalamak olan, helali haramı karıştıran Allah’tan başka dost, tutan, bütün bunları yaparken de kendisini af edersiniz bir ..ok oldum zanneden zavallılar.
Size şunu sormak istiyorum . “Tut ki Ali’de sonra miras kaldı sana zülfiğar, sen de Ali’nin yüreği yoksa neye yarar Zülfiğar” demiş Mevlana…
Ne de güzel söylemiş cuk diye oturuvermiş.
Bugün yaşadıklarımıza ve yaşananlara bakıyorum da “Kork!” demiş atalarımız “yalandan, yavşaktan,yalakadan”…
Makamını kendine güç sayıp devletin yargısından, denetiminden korkuyormuş gibi gözüküp, “devrin adamıyım, bana bir şey olmaz!” diyenden.
Bu insan kılıklı adam olmayan nankörlerden her kesime zarardan başka bir fayda gelmez.
Bir kere yürekli değiller. “Otur oturduğun yerde” desen kırk yıl gıkları çıkmadan beton gibi oldukları yerde kalırlar. Onlar kalır kalmasına da zararı hepimiz çekeriz.
KIRŞEHİR senin bağrında yetişmek seninle hem hal olmak o kadar mutluluk verici bir duygu ki bunu hisseden anlar. Senin kalkınman, senin adınla eğitimde yakalanan başarı, senin bağrından çıkan devlet adamları, bürokratlar ve adam gibi adamlar, onlar güç verir kuvvet verir KIRŞEHİR’e…
Ve insanına her zaman senin eksiklerinin giderilmesi, insanının rahat etmesi için üretilen hayal edilen gerçekleşmesi için çaba sarf edilen projeler bunlar hayata geçtikçe oluşan güzelliklerle, yıllarca özlemini çektiğimiz üniversitemizle yakalanacak başarılar hepsi birleşince sönmeyecek bir ateş yanacaktır KIRŞEHİR’in bağrında…
Tabi bunlar yapılırken yalandan, riyadan uzak duran, yukarıda saydığım niteliklere uygun insanlarla başarı gelecektir.
Benim üzüldüğüm bir konu da Kırşehir’in ekmeğini yiyip, suyunu içen, Kırşehir’e hizmet etmeden ediyormuş gibi gözüken, her gün ona buna kırkla takla atıp, gerdan kıran, riyakârlığı meslek edinmişlere sahip çıkılması, korunup kollanmasıdır.
Hasbelkader bir yerlere gelenlerin, ciğeri beş para etmez fırıldaklarla bu ilin gelişip, kalkınacağını kim düşünebilir ki?
Onlar kendileri için oradalar, Kırşehir mi, Kırşehir’de yaşayanlar mı? Boş verin gitsin, “benden sonrası tufan!” mantığı tam da onların mesleği…
Yalakalıkla, fitne ve fesatla, dedikoduyla geçimini sağlayan, her devrin adamı olanlarla Kırşehir nereye gider ki?
Kırşehir kimin ne olduğunu çok iyi biliyor. Kim ne derse desin, kim nasıl ne niteliklere sahip her kesim çok iyi biliyor.
Çünkü Kırşehir bir avuç bir il. Herkes herkesi tanıyor, biliyor.
Herkes kendini anlatmaya çalışsın dursun, insanların kimliğini kendisine değil dışarıdan insanların söylediklerine bakmak gerekiyor.
Adamlık çarşıda, pazarda satılan bir nitelik asla değildir. Soydan da gelmez.
Ataların deyimi ile yürekte olur adamlık akacak kanında, vereceğin canda olur. Adamlık adam gibi adamlarla dost olmak dileği ile her şey gönlünüzce olsun.