Türkiye‘nin çok acil çözüm bekleyen dört sorunu var. Daha pek çok sorunu var, her devletin elbette kendine göre sorunları vardır.

Türkiye‘nin çok acil çözüm bekleyen dört sorunu var. Daha pek çok sorunu var, her devletin elbette kendine göre sorunları vardır. Fakat her toplum kendi yöntemiyle sorunlarını çözmeye çalışır.
Türkiye’nin hiç bir tolerans tanınmadan çözülecek sorunlarından dördü.
1-Trafik sorunu
2-Tarım politikası sorunu.
3-Vergi toplayamama sorunu.
4-Eğitim sorunu.
Bu sorunlar sadece Türkiye’de olduğu gibi Kırşehir’de yaşanıyor.
Kırşehir’de trafik sorunu giderek artıyor, tarım ve hayvancılık ta marka kentiz diye övüne duralım sorunlar artıyor, Kırşehir marka kent olmaktan çıkacağa benziyor.
Yine eğitimde marka kent olan Kırşehir’de eğitimin gerilememesi için yapılması gerekenler, sorunların ciddi ve kararlılıkla çözümlenmesi şart.
1-Trafik sorunu nasıl çözülür diye düşünenlere. Ceza yöntemiyle sorunun çözülemeyeceği, hemi trafikle ilgilenen kurumlar ve hemi de halk tarafından birleşilen ortak nokta.
Kırşehir Belediye tarafından yapılan alt ve üst yapı çalışmalarının görüntüsü güzel oldu. Ama yolların daralması, otopark sorununun çözümlenmesi ciddi bir sorun olarak karşımızda duruyor.
Ceza uygulanacak hatalar yok değil, mesela yaya geçitlerinde yayalara yol vermeyen, otoyollarda makas atarak magandalığını tescillemek isteyenler, kırmızı ışıktan geçerek diğer sürücülerin hayatını hiçe sayanlar ki (olan kazalarda adam öldürmeye teşebbüsten yargılanması gerekir), Sürücü kurslarında ders veriyormuş gibi görünüp parayla ehliyet dağıtanlar. Sıralamakla bitmeyen pek çok başlıklar olabilir.
2-Tarım politikası ve besicilikle beraber hayvan yetiştiriciliği sorunu ki bu sorun ithal hayvanla çözülecek sorun değildir. Besi çiftlikleri kurarak dışarıdan getirilen hayvanları, ne ve nasıl hazırlandığı belli olmayan yemlerle şişirip halka yedirmenin ileriki zamanlarda tanınmayan değişik hastalıkların insan sağlığını tehdit edebilecek boyutlara çıkması ihtimali olabileceği bazı bilim adamları tarafından ısrarla dile getiriliyor. Fakat ciddiye alan olmadığı görülüyor.
Kırmızı et ve hayvan yetiştiriciliğinin çok basit ve kolay olduğunu bir koyun çobanı söylüyor, “Dişi hayvanın iki sene kesimini yasakla nasıl çözüldüğünü göreceksin” diyor.
Peki bunun mantıken kabul edilmeyecek bir tarafı var mı?
Ahkam kesip bilgiçlik taslayacak tarafı yok. İlgili makamların çoban kadar da mı aklı ermiyor?
Bir nebzede olsa doğanın temiz kalmasına vesile olur. Koku ve sinekten kurtulunur.
Dışarıdan getirilen bakliyat ve unluk buğday kendi çiftçimiz tarafından yetiştirilemiyor mu?
Nohut mercimek ve fasulye gibi bakliyatlar eskisi gibi elle hasat edilmiyor. Modern makinalarla bunların ekilip biçilmesi çok kolay bir hale geldi. Sadece pazarlaması ve devletin müdahale ettiği fiyat politikası çiftçiyi usandırdı ve bir çok çiftçi kabzımallara ve fırsat avcısı olan tüccarların kucağına atıp acımasız ve insafsız uygulamalarına bırakılıyor.
Oysa Kırşehir tarım ve hayvancılık şehri. Tarım ve hayvancılık can çekişiyor, çiftçi tarlasını ekmemenin, yani üretim yapmamanın hesabını yapıyor. Çünkü ektiği ürün para etmiyor, alın terinin karşılığını alamıyor. O zaman niye eksin bu çiftçi tarlasını? Eee çiftçi tarlasını ekip dikmezse, üreten olmazsa insanlar gıda ihtiyacını ithal ürünlerle mi karşılayacak?
Yakın bir tarihe kendi gıdada kendi kendine yeten Türkiye bugün neden dışa bağımlı hale geldi?
T.M.O alım garantisi verir ve çiftçinin parasını zamanında öder, destek olarak çiftçinin kullandığı yakıt, gübre ve ilaç alımlarında aracılık ederse bazı sorunların ortadan kalkacağını çiftçiler ısrarla dile getiriyorlar.
Burada suiistimale uğrayacak tek sorun yakıt olabilir. Bununda alınacak bazı tedbirlerle aşılacağını zannediyorum. Suiistimale karşı ceza uygulanacaksa en etkili ceza ne ise tereddüt edilmeden uygulanmalı. Tarım milli bir politika olarak görülmeli ve hiç bir tavize meydan bırakmamak gerekir.
3-Devlet bekasını idame ettirebilmesi için vergisini, adil ve adaletli olarak ve vatandaşını mağdur etmeden toplaması gerekir.
Anlaşılıyor ki vergi toplama görevini iyi yapamıyor. Devlet memurları ve bordolu çalışanların vergi kaçırma şansı yokken, milyonlar ve hatta miyarlar kazanan şahısların vergilerini düzgün ve zamanında ödemedikleri yaşantılarından görülüyor. Bilhassa inşaat sektöründe is yapanların kar oranları sinirsizken, bu sektörü ayakta tutan isçilerin soğan ekmekle yaşamlarını sürdürmeye çalışmaları vahametin görülmeyen diğer yüzü.
4-Eğitim sorununa gelince, Deveye sormuşlar “boynun neden eğri ?” diye, Deve, “nerem doğru ki demiş.
Türkiye’de eğitim a’dan z’ye bozuk ve verimsiz. Sokakları ve kahvehaneleri üniversite diplomalı gençlerle doldurmak, eğitim vermek değildir. İhtiyaca göre eleman yetiştirmek devletin görevi. Bu hususta yazılacak pek çok şikâyetler ve eleştiri var. Fakat yeni başkanlık sistemiyle bu sorunun çözümü olacak diye şimdilik bir şey yazmayacağım. Bekleyip görmek gerekiyor.