Türkiye’de başarılı ve hamide çok başarılı siyasetçi yetişiyor.
Propagandayı o kadar güzel yapıyorlar ki, yönetimde kaynaklanan hataları başarılı bir şekilde başkasının sırtına yüklemekten, dünyada emsali görülmeyen savunmayı halka yutturuyorlar.
1994 krizinde Türkiye’nin kâğıt ihtiyacını karşılayan SEKA’yı AKP iktidara gelince sattı. Seka kâğıt ihtiyacını karşılayan ve Türkiye’yi dışa bağımlılıktan kurtaran milli fabrikalarımızdan biri idi. Şimdi tekrar geriye dönüşe hazırlanan hükümet acaba geçmiş yıllardaki üretim kapasitesine ulaşabilir mi?
Zamanında pazarı yabancıya kaptıranlar şimdi nasıl bir yöntemle tekrar bu sektörün pazarına girecek?
SEKA’nın ihtiyacını karşılasın diye dikilen ormanlar ne durumda hiç bir bilgi yok. Şaşılacak bir durum yok, yalnız bu sektörü satanlarda ve kâğıt krizini kim ve nasıl çözecek olanlardan çıt yok.
Çok enteresan değil mi?
Yerli çiftçimizi ve tarımı, dışarıdan ithal bakliyat ve buğdayla beraber canlı hayvan ithalinde pis kokular ve tehlikeli gelişmeler, tam olarak kamuya yansımasa da, dedikodusu gerçeğinden daha beter misali. Ankara hayvan pazarında kurbanlık olarak satılan hayvanlarda şarbon hastalığı tespit edildiği söyleniyor.
Değişik zamanlarda yazılarımda dile getirdiğim şüphelerimde yanılmadığımı gösterdi, keşke yanılmış olsaydım.
Dışarıdan getirilen besilik hayvanlar, çok geniş arazileri olan Arjantin, Yeni Zellanda ve Uruguay gibi ülkelerde tamamen yabani olarak yetişen ve kontrolleri az yapılan bazen de hiç kontrolü yapılamayan hayvanların ülkeye getirilmesi ve hale de son gaz ithalatın hızla devam etmesi, yerli üreticiye yansıdığı kadar yansıdı, daha fazla zaman kaybetmeden ithalata son verilmeli.
Bunun tartışılacak ve müsamaha gösterilecek bir durum olmamalı. İthal hayvanların hapsedildiği mandıralarda kontrolün nasıl ve kimler tarafından kontrol altında tutulduğu ayrı bir muamma.
Hastalıklı hayvanların ülkeye sokulmasından sorumlu kim? Bu bir skandal bu skandalın suçlusu kim?
Yalnız sunu hepimizin bilmesi gerekir. Eğer skandal Türkiye’de oluyorsa bunun sorumlusu olmaz, olsa da hiç bir şey çıkmaz. Ülkemizde sorumlu olan koltuğunda oturur ve hiç bir sorumluluk kabul etmez.
Kırşehir sınırları içerisinde, benim tespitime göre ikiyüzbin (200 000) mandıralarda kapalı büyükbaş hayvan var. Belki de daha fazla olabilir. Bu hayvanların kontrolü kimler tarafından yapılıyor? Şahsen ben tam yapıldığına emin değilim. Eğer komsu vilayette bir hastalık tespit edilmiş ise, diğer komşu vilayetlerde yok diyemez hiç bir yetkili. Ama bizim Allahımız var abi, bize bir şey olmaz.
Evet bize bir şey olmaz sadece ölürüz o kadar.