Mayıs ayı Türkiye'nin yetmişbeş yıllık demokratik yaşamında dönüm noktası olan önemli olaylara tanık olmuş bir ay olarak siyasî tarihimizde ayrı bir yer taşır. Tek parti saltanatına yirmiyedi yıl sonra 14 Mayıs 1950'de son vererek tek başına iktidara geçen Demokrat Parti Adnan Menderes'in liderliğinde giderek diktatörlük denebilecek bir yönetim modeli oluşturduktan sonra yine bir Mayıs günü, 27 Mayıs 1960'ta Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin yönetime el koymasıyla sahneden silinmiştir.
Rıza Zelyut 28 Mayıs 2015 günkü “Aydınlık” gazetesinde “İşte size Adnan Menderes” başlıklı yazısında Menderes ve dönemini anlatırken “Siyasete dini alabildiğine sokan da odur. İlk iş olarak Türkçe okunan ezanı Arapçaya çevirtmiş, sonra da ülkedeki gerici yapıların önünü açarak onlar üzerinden siyaset yürütmüştür. Düşünün ki daha 1951’de DP Konya kongresinde 'Şapka kaldırılsın, yerine fes konulsun. Kadınların kıyafeti çarşaf olsun. Arap alfabesi geri getirilsin. Medenî Kanun yerine şeriat geçsin, çok karılı evlenmek serbest bırakılsın' önerileri gündeme getiriliyordu” demişti.
Mayıs ayının biz Kırşehirliler açısından önem taşıyan asıl yönü tamamen siyasî nedenlerle Kırşehir'i ilçeliğe düşürüp paramparça eden ve ilçeliği sürecinde de görülmemiş siyasî baskılarla inim inim inlettiği gibi devletin nimetlerinden de zerrece yararlanmasına imkân vermeyen Demokrat Parti iktidarının devrilmiş ve en sonunda cezasını bulmuş olmasıdır.
Otuzdokuz yıl öncesine kadar yıldönümlerini yirmi yıl süreyle “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutladığımız 27 Mayıs'ın Türk siyasî hayatındaki yerini ve önemini yaşları ancak altmışbeşin üzerinde olanlar ve de Kırşehirliler bilebilirler.
İSTANBUL RADYOSU'NDA OKUNAN İHTİLÂL BİLDİRİSİNİ 
TABUR KOMUTANIM KIRŞEHİRLİ ERKANLI HAZIRLADI

Cumhuriyet tarihimizin bu ilk askerî ihtilâlinin üzerinden tam altmışbir yıl geçti. Daha önce de birçok kere yazdım. 27 Mayıs ihtilâlinde İstanbul'un Anadolu yakasında konuşlanmış İkinci Zırhlı Tugay'da tank teğmeni rütbesiyle askerlik görevimi yapıyordum ve Anadolu yakası bizim tugayın kontrolü altındaydı. Ben vapur iskelesinin karşısındaki Kadıköy Kaymakamlığı'nda görevlendirilmiştim. İhtilâl yönetimi adına bankalara bile el koymuştuk. Moda'da devriye gezerken Rum azınlıkların askerlerimizi görünce korkudan nasıl titredikleri hâlâ gözlerimin önünden gitmez.  
Eğitim döneminin ikinci üç ayını geçirdiğimiz Avrupa yakasındaki tarihî Davutpaşa Kışlası'nda konuşlanmış Üçüncü Zırhlı Tugay'da tank tabur komutanımız olarak görev yapan Mucurlu hemşehrimiz Kurmay Binbaşı Orhan Erkanlı ise ihtilâlin İstanbul'da gerçekleştirilmesinde en önemli görevi üstlenmiş, ihtilâli izleyen günlerde Orgeneral Cemal Gürsel'in başkanlığında oluşturulan Millî Birlik Komitesi'nin kurucuları otuzsekiz subay arasında yer almış, komitenin genel sekreterliğini üstlenmiş, o dönemin deyimiyle sâbık ve sâkıt, halk ağzıyla eski ve düşük Demokrat Parti iktidarını yargılayacak Yassıada Mahkemesi'nin kurulmasını ve organizasyonunu sağlamıştı; ancak altı ay sonra ihtilâlci subaylar arasında çıkan anlaşmazlık sonucu komitenin ikiye bölünmesiyle okyanus ötesindeki kendisi gibi ihtilâlci olan, yaşamı ve mücadeleleri “Viva Zapata” filmiyle beyaz perdede de canlandırılan Emiliano Zapata'nın ülkesi Meksika'ya sürgün edilmişti.
27 Mayıs 1960 sabahı ihtilâl bildirisini Ankara Radyosu'nda Kurmay Albay Alparslan Türkeş okurken, İstanbul Radyosu'ndan İstanbullular'a ihtilâli duyuran bildiriyi de hemşehrimiz Kurmay Binbaşı Orhan Erkanlı hazırlamıştı.
BÖLÜKBAŞICILAR'IN SERT MUHALEFETİ KIRŞEHİR'E ZARAR VERDİ
“27 Mayıs ne getirdi, ne götürdü?” sorusunun yanıtı kolay kolay verilemez. Bana düşen ihtilâlin içinde yaşamış bir Kırşehirli olarak bildiklerimi ve gördüklerimi işte böyle yıldönümlerinde anlatmaktır.
Yazımın başında da belirttiğim gibi 27 Mayıs'ın Kırşehirliler için ayrı bir önemi vardır. Çünkü 27 Mayıs Kırşehir'i ilçeliğe düşürerek en çok korktuğu muhalifi Osman Bölükbaşı'nın şahsında cezalandıran, olmadık eziyetlerle perişan eden, daha da önemlisi devletin nimetlerinden mahrum edip kalkınmasına engel olarak geri bırakan Demokrat Parti iktidarının alaşağı edildiği bir tarihtir.
Kırşehir bugün çıkmazların içinde çırpınıyorsa, yetişmiş çocukları ekmek parası kazanmak için baba ocağını terk edip gurbet ellere çıkıyorlarsa, Demokrat Parti iktidarından otuz yıl sonra başka bir iktidarın kurduğu bir tek fabrikasından başka fabrikası yoksa, işsizlik had safhaya varmışsa, en çok göç eden illerden biri olmuşsa ve bunun sonucunda milletvekili sayısı bile Büyük Millet Meclisi'nin açılışına yedi milletvekili katılmışken, bugün milletvekili sayısı ikiye düşerek parlâmentoda temsil gücü zayıflamışsa bunda en büyük vebal önce Kırşehir'e siyasî ihtirasları uğruna bunca olumsuzları lâyık gören Demokrat Parti iktidarının, sonra da çok sert ve yıkıcı muhalefetiyle Kırşehir'i iktidarla karşı karşıya getiren ve devletin nimetlerinden mahrum kalmasına zemin hazırlayan Osman Bölükbaşı ve yandaşlarıdır.


DEMOKRASİ MAĞDURU TEK VİLÂYET: KIRŞEHİR
Demokrat Parti iktidarı 1954 yılında kendisine oy vermeyerek açık farkla Osman Bölükbaşı'nın lideri olduğu CMP'yi destekleyen Kırşehir'i ilçe, Kastamonu'nun ilçesi Abana'yı da bütün oyları CHP'ye verdikleri için köy yapmıştı. Abanalılar 13 yıl köy olarak kaldıktan sonra Demokrat Parti iktidarının Yassıada'da kurulan Yüce Adalet Divanı'nda yargılanması sırasında Kırşehir'in cezalandırılmasını anayasayı ihlâl suçu saymasından hareketle kanunun iptal edilerek ilçelik hakkının geri verilmesi için 1967 yılında açtıkları dâvayı kazanmışlar, 1968'de yeniden ilçe olma hakkını elde etmişlerdi. O tarihlerde yayınladığım yukarıda resmini gördüğünüz 14 Temmuz 1967 tarihli “Yeni Kırşehir” gazetesi Anayasa Mahkemesi'nin Abana kararını kazazede Kırşehir'e de eski ilçeleri Avanos ve Hacıbektaş ile sonradan ilçe olan Kozaklı'nın iadesine emsal olması için manşetten duyurmuşsa da Kırşehirli siyasetçiler başta olmak üzere kamu ve sivil toplum kuruluşları bir türlü harekete geçmemişler, Kırşehir'e karşı sorumluluklarını yerine getirmemişlerdi. Böylece Abana rüçhan hakkını elde ederken Büyük Kurtarıcı Mustafa Kemal'e Kurtuluş Savaşı yolunu açmış olan tarihî Kırşehir vilâyeti üç eski ilçesiyle kalakalmıştı. Kırşehir de Abanalılar'ın yolundan yürüyerek anayasal hakkını geri almış olsaydı sonradan ilçe yapılmış olanlarla birlikte Kırşehir bugün merkez ilçe, Kaman, Mucur, Çiçekdağı, Akpınar, Boztepe, Akçakent, Avanos, Hacıbektaş ve Kozaklı'dan oluşan on ilçeli büyük bir vilâyet haline gelecek, Meclis'te ilk yıllardaki temsilci sayısı yedi iken 2011 seçimi ve sonrasında ikiye düşecek kadar küçülmeyecekti. Özellikle 1960'lı yıllarda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Kırşehir'i temsil etmiş politikacılar ve yöneticiler mağdur olmuş bunca insanın vebalinden kurtulamayacaklardır. İşte, bugün hiçbiri hayatta olmayan o yılların parlâmenter politikacıları: Osman Bölükbaşı, Ali Rıza Ulusman (senatör), Ahmet Bilgin, Halil Özmen, Memduh Erdemir, Mehmet Güver, Süleyman Onan.