2020 yılı olumsuzluklarla başlamıştı, öyle de devam ediyor. Terör, koronavirüs, ekonomideki derin olumsuzluklar, kardeş ülkemiz Azerbaycan Ermenistan savaşı ve şimdi de deprem, yani milletimizin yüzü bir türlü gülemiyor nedense...
Bilim adamları, yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle aniden ortaya çıkan titreşimlerin, dalga dalga yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayını, deprem olarak tanımlıyorlar. En son Malatya ve Elazığ illerimizde meydana gelen depremle ülkemiz sarsılmıştı, şimdi de İzmir de. 
Güzel İzmir 6.6 ile sarsılmış, yıkılmış binalar, enkaz altından çıkartılan canlar… İzmir ağlıyor, İzmir kaybolan canlarına ağlıyor, Anadolu’nun gözü yaşlı, Türkiye İzmir için İzmir’de yitirilen canlar için ağlıyor.
Ülkemiz etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmakta olduğunu bilim adamları açıklamaktadırlar. Geçmişte ülkemizin değişik bölgelerinde yıkıcı depremler olduğu gibi, gelecekte de sık sık oluşacak depremlerle büyük can ve mal kaybına uğrama olasılığımız ne yazık ki var. Bu gün dünyanın yüksek teknolojiye sahip ülkelerinde bile bilim ve teknolojinin deprem felaketini önleme olanağı yoktur. Depremin meydana geleceği zamanı önceden tahmin etme olanağı bile maalesef yoktur. Sadece kırık fay hatları bilinmekte, aktif faylar üzerinde bir enerji birikimi olacağı, günü gelince de bunun boşalacağı tahmin edilebilmektedir.
Geçtiğimiz hafta Cuma günü İzmir Seferihisar ve bayraklı ilçelerinde 6.6 büyüklüğünde meydana gelen doğal felaket tüm ülkede endişe yaratmıştır. Zira güzel İzmir de meydana gelen depremde 114 can kaybı ve 1036 yaralı meydana gelmiştir. Aslında can kayıplarına ve yaralılara deprem değil de denetimlerden yoksun, sağlam yapılmayan binalar ve iş yeri yapılması için kesilen kolonların sebebiyet vermiş olduğu açıktır.
Erzincan, Gölcük, Bingöl, Van, Malatya, Elazığ ve son yaşadığımız İzmir depremleri devletimizin hiçbir hazırlık yapmadığını ortaya koymuştur. Çürük yapılı, dayanıksız binalar tespit edilip uçurularak yenisi yapılabilirdi. Aslında hiçbir zaman geç kalınmış da sayılmaz, devletimiz hemen işe başlamalı ve tüm binaları incelemek suretiyle, depreme dayanıksız olanlar yıkılıp yerine yenisi yapılmalı ve insanlar mağdur edilmemelidir.
Gölcük depreminden sonra, deprem vergileri toplanmakta burada biriken paralar yapı işlerine harcanılmalıdır. Tabii para duruyorsa… Bugüne kadar toplanan deprem vergisinin ne kadar olduğu, harcanıp harcanmadığı konusunda millete açıklama da yapılmalıdır.
Maalesef deprem ülkemizin gerçeğidir. Siyasi çıkarlarla üstesinden gelinmez. Oluşturulan kriz masası toplantılarına siyasi parti ayrımı yapılmadan, benden, senden denilmeden, ayrıştırılmadan tüm yetkililer ve sivil toplum temsilcileri çağrılmak suretiyle birlik, beraberlik ve dayanışma örnekleri sergilenerek önlemler alınmalı ki, işte o zaman kayıpları en aza indirebiliriz. 6.6’lık doğal afet nasıl ki önlemini almış bir Japonya da hasara ve ölümlere sebebiyet vermiyorsa, ülkemizde de acilen gerekli çalışmalar yapılmalı ve depreme karşı hazırlıklı olunmalıdır.