Her sene 5 Nisan gelince, 1994 yılında yaşanan Petlas’ın kapatma kararı gelir aklıma. İçim sızlar, değişik düşüncelere dalar ve televizyonda dönemin Başbakan’ı Tansu Çiller’in kapatılacak fabrikalar arasında Petlas’ı söylediği an ses tonu kulaklarımdan, siması gözlerimin önünden gitmez. O nedenle her 5 Nisan’da bilgisayarın başına oturarak dokunurum klavyeye, dökerim içimden geleni. Unutturmamak ve hatırlatmak isterim o günleri.

Tansu Çiller’in ses tonu ve siması nasıl gitsin ki gözümün önünden. Petlas bizim için okul, medrese ve aile ocağıydı. İnsanlık, saygı, sevgi, yardımlaşma, iş, çalışma, disiplin, kalite her şey Petlas’taydı. Kırşehir’de eğitim kalitesi yüksek olan tek kurumdu.

Petlas’ tan sonra diğer kurumlara, diğer şehirlere giden arkadaşlarımız halen Petlas’ı konuşurlar, o günleri özlediklerini söylerler. O dönem ki Petlas işçisi birbirleriyle bağını hiç koparmadı, halen kurulan WhatsApp ve mesaj gruplarıyla, telefonla görüşüyorlar, birbirlerinin düğününden ve cenazesinden haberdar oluyorlar. Aynı arkadaşlarım benim yazılarımı okuyarak yorum yaparak, olumlu ve olumsuz yönde eleştiride bulunarak beni onure ediyorlar. Kendilerine teşekkür ediyorum.

Koskoca Kırşehir’de kimsenin sahip çıkmadığı, “Benim çocuğum çalışmıyorsa kapansın” diyenlerin olduğu Kırşehir’de 5 Nisan 1994 kapatma kararından sonra Petlas işçisinin tek başına yollara düşüp, ettiği mücadeleyi, haykırışları unutamam.

Ankara’ ya giderken trafik kazasında birisi sınıf arkadaşım olmak üzere üç arkadaşımızın rahmetli olması, birisi çocukluk arkadaşım olmak üzere üç arkadaşımızın yaralanması gelir aklıma.

O zaman görevde olan ve şu an ahirete intikal etmiş Vali’nin ve Emniyet Müdürü’nün, ensesi kalın Şube Müdürlerinin ekmek mücadelesi yapan Petlas işçisini coplatmasını ve arkadaşlarımızı gözaltına almalarını unutamam. Tabi ben buradan o dönem görev yapan bizleri coplatan Vali’ye, Emniyet Müdürü’ne, ensesi kalın Şube Müdürlerine hakkımı helal etmiyorum, ahirette de iki elimin yakalarında olacağını belirtmek istiyorum.

Yıllardır söylerim, “Kırşehir siyasetten ve siyasetçiden çok acı çekmiş ve ihanete uğramıştır” diye.

İktidar partisine oy vermediği için ilçe yapılan, hiçbir devlet yatırımın yapılmadığı Kırşehir kendi vatanında garip, kendi yurdunda parya durumundadır, bu durum halen geçerlidir.

İşin garibi Kırşehir kendi seçtiği milletvekillerinden de çok çekmiştir.

Demokrasinin beşiği olan, demokrasi gazisi Kırşehir iktidarlar tarafından daima göz ardı edilmiş, üvey evlat muamelesine tabi tutulmuştur.

1977 yılında hasbelkader zoraki kurulan Petlas Lastik Fabrikası temeli atıldığı günden itibaren özel sektör ve özel sektörün uşağı olmuş devlet bürokrasisinde görev alan satılmışların engellemeleriyle, on dört yıl gecikmeyle üretime başlamış, resmi açılış yapılmamış, işçileri yeni kadro almış, piyasaya yeni açılmış, reklamı yeni yapılmaya başlamış,  ayağı biraz yer tutunca bağlı bulunduğu eski adıyla Kamu Ortaklığı İdaresi yeni adıyla Özelleştirme İdaresi Başkanlığı tarafından sürekli üretimin azaltılması, hammaddenin alınmaması yönünde yazılarla önü kesilmiştir.

“Emir demiri keser” anlayışının geçerli olduğu devlet yönetiminde üretim düşük tutulunca hammadde alınmayınca, tanıtım ve reklam yaptırılmayınca piyasanın talepleri karşılanamamış, giderin gelirden fazla olması hedefine ulaşılarak “zarar ediyor” gürültüsü koparılmıştır.

Burada anlaşılmayan durum, bir esnaf malını satmak için reklamını en iyi şekilde yaparak ürünlerini vitrine koyarak sergilerken ülkemizi yönetenler “sadece zarar ediyor” diyerek fabrikaları çöküntüye uğrattı, eski teknolojiyle burası çalışmaz diyerek aleyhte söylemlerde bulundu, sonra da özelleştirmeye kalktı.

Neden? Devlete yükmüş. Peki, şimdi devlet milyonlarca kişiye yiyecek, kömür, para yardımı yapıyor bunlar devlete yük değil mi?

“İnsanlara balık vereceğinize balık tutmayı öğretin” sözünde olduğu gibi yardım ettiğiniz insanlar için fabrika kurun. İnsanlar yiyeceğini, kömürünü kendisi alsın.

Maalesef ülkemiz tezatlıklar ülkesi. TBMM altı yüz milletvekili var, onların danışmanları, sekreterleri var, yüksek maaş alıyorlar, aile boyu sağlık hizmetlerinden sınırsız yararlanıyorlar, bir de üstelik milletvekilliğinden emekli oluyorlar onlar devlete yük değil, fabrikalarda alın teri dökerek çalışan insanlar devlete yük, bir kişi üç veya beş yerden maaş alacak onlar devlete yük değil, işçinin ekmek yediği fabrikalar devlete yük öyle mi? Hadi oradan.

Petlas Lastik Fabrikası 1974 Kıbrıs Savaşı’nda uygulanan ambargo neticesinde uçaklarına lastik bulamadığı için Türk Hava Kuvvetleri uçaklarına lastik üretmek ve Kırşehir’in ekonomik ve sosyal yapısına katkıda bulunmak, işsizliğine çözüm bulmak, beraberinde kara taşıt lastiği üretmek için kurulmuş, her şey yolunda giden, üreten, kar eden, istihdama katkıda bulunan, ekonomik yönden Kırşehir’e katkıda bulunan stratejik bir fabrikaydı.

Ancak 5 Nisan 1994 tarihinde DYP-SHP koalisyonu ile kurulan hükümetin Türk Milletini, Anadolu İnsanını, Türkiye coğrafyasını tanımayan, Erzurum’a “sınır ilimiz“, zabıtaya “merhaba asker” diyen, “yen kırılır kol içinde kalır, Cenabı Allah’ı sizlere emanet ediyorum” diyen Türk örf, adet ve geleneğinden uzak olan, ömrünün büyük bölümünü Amerika’da geçiren, mal varlığını ve yatırımlarını Amerika’ya yapan, Kırşehir’i, Petlas’ın nerede ve ne ürettiğini bilmeyen bir Başbakanıyla, Başbakanı yanlış yönlendiren özel sektörün uşağı olmuş satılık bürokratların istekleri doğrultusunda 5 Nisan 1994 tarihinde Petlas’ın kapatılması kararı alınmıştır.

Ne gariptir ki Petlas’ın kapatılması kararının alınmasında SHP’den Kırşehir Milletvekili olan üç milletvekilinden ikisinin davranış ve tutumları da çok garip bir hal almış, Petlas’ın kapatılmasına destek vermişlerdir.  

Ayrıca Petlas’ın kapatması kararının alındığı günden itibaren Petlas işçisinin yanında olduğunu belirten muhalefet partilerinden birisinin “Petlas’ı kapatamazlar. Biz iktidara geldiğimizde bırakın Petlas’ı kapatmayı özelleştirme kapsamından çıkaracağız, yapacağımız iyileştirme ve yatırımlarla çalışan sayısını arttıracağız” diyerek şov yapması, akabinde iktidara geldiklerinde ilk icraatları olarak Petlas’ın özelleştirilmesine vesile olması hem de lastik sektörüyle alakası olmayan yurt dışında çalışan inançlı insanların manevi duygularıyla oynayarak topladığı paralarla kurulan Kombassan’a verilmesi, ardından da “Elhamdülillah diğer partilerin sekiz senede satamadıklarını sekiz dakikada sattık” diyerek ikiyüzlü hareket etmesi de çok acı ve ibretlik bir olaydı.

İşin en ilginci ise Petlas’ın kapatılması kararında imzası olan, Özelleştirme İdaresi Başkanı ve sonradan Devlet Bakanı olan birisinin şimdi televizyonlara çıkıp, “Biz geçmişte fabrikaları özelleştirmekle hata yaptık“ demesi de içime oturan ayrı bir durum.

Kapatma kararından sonra Petlas işçisi ayağa kalktı, fabrikasına, şehrine sahip çıktı, yalan yanlış bilgilerle Petlas’ı kapatamazsınız, Petlas zarar etmiyor aksine kar ediyor” diyerek Kırşehir’de miting üzerine miting yaptı. Kundaktaki bebeğinden, yaşlı ninesine kadar Ankara’ya yürüdü. Ankara, Kırşehir karayolunu Kırıkkale’de ulaşıma kapattı. Türk Askeri ve Polisiyle karşı karşıya geldi. Polis ve asker zırhlı araçlarla, tanklarla, panzerlerle ekmek mücadelesi yapan vatansever Petlas işçisinin karşısına çıktı. Vatan hainlerine, millet düşmanlarına gösterdiği iyi niyetini Petlas işçisine göstermeyerek copladı. 

Yıllar önce Kombassan tarafından AKÖ firmasına devredilen Petlas bugün çalışıyor, üretiyor, satıyor ve dört binden fazla çalışanı ile faaliyetini sürdürerek Kırşehir ekonomisine katkıda bulunuyorsa, işçinin maaşı Kırşehir’de harcanıyorsa, Kırşehir kasaba olmadıysa 5 Nisan 1994 yılında kapatma kararına direnerek fabrikayı kapattırmayan Petlas işçisine ve Petrol İş Sendikasına borçludur. O gün o şerefli mücadele, o direnme olmasaydı, bugün Petlas diye bir fabrika olmayacak, Kırşehir göç vererek tamamen boşalarak kasaba haline gelecekti.

Bu nedenle Kırşehir'in 5 Nisan 1994 yılında Petlas’ı kapattırmayan Petlas işçisine ve Petrol İş Sendikasına vefa borcu, minnet borcu vardır.  

Birileri inkâr edebilir ama tarih inkar etmez.

Hani derler ya;

“İyilik yap denize at, balık bilmezse Halik bilir. Kimseler bilmezse Allah bilir” diye.

Bu vesile ile Petlas’ta çalışmış ama ahirete intikal etmiş kardeşlerimize Allah’tan Rahmet, hayatta olanlara sağlık, huzur ve mutluluklar diliyor, saygılarımı sunuyor, selamlarımı gönderiyorum.