İçerisine girdiğimiz Eylül ayında Ahilik Haftası kutlamaları ve Neşet Ertaş’ı anma günleri nedeniyle Kırşehir hareketli ve güzel günler geçirdi. En azından hemşerilerimiz eğlendi, stres attı. Fakat Eylül ayı içerisinde gözden kaçırdığımız ihmal ettiğimiz 26 Eylül Türk Dili Bayramı var ve maalesef biz Kırşehirliler 26 Eylül Türk Dili Bayramından habersiziz ve hiçbir program ve kutlama yapmıyoruz. Oysa 26 Eylül Türk Dili Bayramını kutlamak için en çok geçerli nedenlere Kırşehir sahiptir.  
Her şeyden önce Kırşehir; Anadolu'nun Türkleşmesine ve İslâm'ın yayılmasına öncülük eden şehirdir.  Kırşehir dili Türkçe olan Osmanlı Devletinin kuruluş kararının alındığı toplantının yapıldığı ildir. 
Kırşehir dünyanın kabul ettiği ve uygulamaya koyduğu Ahilik Teşkilatının kurulduğu şehirdir. Kırşehir, Alimler, Ahiler yurdudur. Kırşehir ilim ve irfan ocağıdır. Kırşehir buram buram tarih ve kültür kokan bir şehirdir.  
Kırşehir Aşıkpaşa, Yunus Emre, Ahmedi Gülşehri gibi Türkçe'nin öncülerinin yaşadığı "Garipname'nin "Aşıkpaşa, "Risaletü'n-Nushiyye'nin (Yunus' n Divanı) "Yunus Emre, "Mantukut Tayr'ı' eserin Ahmedi Gülşehri tarafından Türkçe olarak yazılan ilk üç eserlerin yazıldığı şehirdir. 
Bundan dolayı da araştırmacı tarihçiler Kırşehir için Türk Dilinin Başkenti deyimini kullanırlar. 
Kırşehir geçmişte görkemli tarihe ve değerlere sahipken Kırşehirliler olarak bizler uyuyor, vurdum duymaz ve sorumsuz davranarak Kırşehir'in değerlerine sahip çıkmıyoruz. 
Maalesef “küçük olsun, benim olsun, avucumun içerisinde olsun, ben hükmedeyim!” anlayışının yanında suya sabuna dokunmayan, sorumluluk almayan, elini taşın altına sokmayan, günlerini yüzeysel işlerle geçiştiren, bir teklif verdiğinde, bir şey söylendiğinde “ sen işine bak, karıştırma, başımıza iş çıkarma, senin üzerine vazife mi, şimdiye kadar yanlış biliniyordu bir sen mi doğrusunu biliyorsun?“ diyen sözde yöneticiler ve idarecilerin görev yaptığı Kırşehir'de çok önemli konular ya görmezden geliniyor, ya Kırşehir ve Türk tarihi hakkında bilgiye sahip değiller. 
Bu duruma üzülmemek elde değil. 
26 Eylül her yıl ülkemizde Türk Dili Bayramı olarak kutlanmakta ve bu çerçevede Türk Dil Kurumu tarafından Ankara'da ve Karaman’ da  Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi tarafından programlar yapılarak, etkinlikler düzenlenmektedir. 
Bu sene özellikle bekledim Ahilik Haftası ve kutlamaları  ve Neşet Ertaş anma törenlerinin ardından “26 Eylül Türk Dili Bayramı için Kırşehir'de bir şeyler yapılacak mı, basın gündeme getirecek mi?” diye ama beklediğimi bulamadım. 26 Eylül Türk Dili Bayramı nedeniyle ne Kırşehir'de etkinlikler yapıldı, ne de basın gündeme getirdi. 
Türk Dili Bayramı kutlamalarının ve programlarının yapılmaması ve basının bunu gündeme getirmemesinden başka içler acısı bir durum olur mu? Maalesef oluyor. Çünkü biz Kırşehirliler 26 Eylül Türk Dil Bayramından habersiz olarak yüzeysel işlerle uğraşmaya devam ediyoruz. 
Sanki Kırşehir'in üzerine ölü toprağı serpilmiş uyanamıyoruz. 
Karaman sadece, Karamanoğlu Mehmet Bey ve onun 13 Mayıs 1277 tarihinde yayınladığı "BUGÜNDEN SONRA DİVANDA, DERGAHTA, BARGAHTA, MECLİSTE VE MEYDANDA TÜRKÇEDEN BAŞKA DİL KULLANILMAYACAKTIR." Fermanına istinaden her yıl 26 Eylül tarihinde Türk Dili Bayramını kutlamaktadır. Ancak  Karamanoğlu Mehmet Bey bu fermanı yayınlarken Kırşehir'de yaşadığı esnada Anadolu'nın Moğollar tarafından işgal edilmesi nedeniyle Karamanoğulları’na   siyasi ve kültürel anlamda müşavir olarak görevlendirilen Aşıkpaşa'nın babası Muhlis Paşa’dan esinlendiği ve yayınlanan bu fermanın arka planında  Muhlis Paşa'nın olduğu tarihçiler tarafından bilinmektedir. 
Kırşehir bağrından çıkardığı Türkçe'nin öncülerinden Aşıkpaşa'nın dedesi  Baba İlyas'tan, babası Muhlis Paşa' dan, Aşıkpaşa'dan, Aşıkpaşa'nın oğlu Elvan Paşa' dan, torunu Süleyman Çelebi'den, Ahmedi Gülşehri’nden, Kayı Şeyhi’nden,  Ahi Evran’dan, Yunus Emre’den, Hacı Bektaş’tan, Şeyh Edebali’den  ve adını belirtmediğim Türklüğün ve Türkçülüğün öncüleri olan  başka değerlerimizden ve Alperenlerimizden habersiz davranarak 26 Eylül Türk Dili Bayramını kutlama sorumluluğunu yerine getirmediği gibi bu konuda ne Kırşehir Valiliği, ne Ahi Evran Üniversitesi, ne de  STK tarafından 26  Eylül Türk Dili Bayramı adına en küçük panel, söyleyişi  ve çeşitli etkinlikler yapılmamıştır. 
Bu duruma üzülmeyelim de ne yapalım. Sonra da Kırşehir Ankara ile Kayseri arasına sıkışıp kaldığından Kırşehir'den bir şey olmaz diye ağlıyoruz. 
Siz elinizi taşın altına sokun, gereğini yapın bakın, görün Kırşehir'den bir şeyler oluyor mu, olmuyor mu? 
Yukarıda Süleyman Çelebi'den bahsetmişken küçük bir bilgi vermek istiyorum. Süleyman Çelebi Osmanlı'nın en büyük tarihçisi olup, Aşıkpaşa'nın torunudur. Süleyman Çelebi yazmış olduğu Mevlitlerinde dedesi Aşıkpaşa'nın "GARİPNAME" eserinin söyleniş biçimi görülmektedir. Bu konuyu çok az sayıda tarihçiler bilmektedir. 
Kırşehir azda olsa Ahiliğe sahip çıktığı kadar Cacabey, Süleyman Türkmani, Aşıkpaşa, Yunus Emre, Ahmedi Gülşehri, Kayışeyhi, Şeyh Edebalı, Dursun Fakık, Muzafferiddin Behram Şah gibi Alperenlerine tarihi ve kültürel değerlerine sahip çıkmalı, tanıtımını yapmalı,  turizme kazandırarak Kırşehir ekonomisine katkı sağlamada kullanmalıdır. 
Ahilik Haftası sadece Ahi Evran'ın anıldığı ve kutlamaların yapıldığı hafta değildir. Ahilik haftasıdır. Yukarıda isimlerini belirttiğim Türkçe'nin öncüleri birer Ahi  olup, dili Türkçe olan Osmanlı İmparatorluğunun kurulmasında önemli katkı sağlamışlardır. 
Hal böyle olunca Kırşehir olarak neden bizler Ahilik kutlamalarını 26 Eylül tarihini içerisine alacak şekilde  ayarlamıyor, bu değerlerimiz içinde programlar yapmıyor ve onların türbelerini, mezarlarını ziyaret etmiyoruz? 
Neden Ahi Evran Üniversitesi öğrencilerine buraları gezdirilmiyor ve haklarında bilgi verilmiyor? 
Neden bir Şeyh Edebalı'yı, Aşıkpaşa'yı, Yunus Emre'yi, Ahmedi Gülşehri'ni Ahilik kutlamalarında içerisinde anmıyoruz? 
Neden Kırşehir'de Aşıkpaşa için şair geçinen bir zübükzadenin ve onun gibilerinin  şiir okuyup, plaket alması ve fotoğrafları sosyal medyada paylaşarak hava atması için şiir şöleni düzenlerken 26 Eylül’de Türk Dil Bayramını kutlamıyoruz?
26 Eylül’de Türk Dili Bayramını kutlamak için Kırşehir'in o kadar çok nedeni ve kültürel değerleri var ama biz bu değerlerimizden faydalanamıyoruz. Hepsinin türbeleri, mezarları atıl durumda. Şahsım olarak Kent Konseyi Genel Sekreteri görevini yürüttüğüm zaman o dönem Kırşehir Valiliği görevini yapan Sayın Valimiz Necati Şentürk'e sunmuş olduğum dosyalar neticesinde Kırşehir'i gezdirmiş ve  tarihi değerlerimizin durumlarını yerinde göstermiştim. Sayın Valimiz bazı çalışmalar başlatmıştı ama görev süresi yetmedi. 
Bir önceki dönem Sayın Valimiz Necati Şentürk'e Ankara-Kayseri Karayolunda günlük yaklaşık olarak on bin aracın geçtiğini ve bu araçta seyahat edenlerin ağaçlardan dolayı türbeyi göremediklerini Aşıkpaşa Türbesinde bulunan ağaçların kesilerek yerine küçük bodur ağaçların dikilerek türbenin önünün açılmasının ziyaretçiler için önemli olacağını söylemiştim. Ama ağaçlar bir türlü kesilmedi. Ömründe bir defa ağaç dikmemiş ağacın altında sadece piknik yapmış  sözde ağaç severlerin  tepkisini almamak için buradaki ağaçları kesemiyoruz.
Halbuki  ağaçlar türbenin görünümü engellemekle birlikte, kökleri türbeye zarar vermektedir. 
Bizim Kırşehir olarak bir an önce derlenip,  toparlanarak tarihi ve kültürel değerlerimize sahip çıkarak anma programları düzenlemeliyiz. Bu konuda Kırşehir Valiliği, Belediye Başkanlığı, Ahi Evran Üniversitesi ve STK'lar gerekli adımları atmalıdırlar. Eğer bu gün Karaman' da arka planda Aşıkpaşa'nın babası Muhlis Paşa'nın bulunduğu fermana istinaden 26 Eylül’de Türk Dili Bayramın kutlanıyorsa; 
Türk diline kimse bakmaz idi, 
Türklere hergiz gönül akmaz idi. 
Türk dahi bilmez idi bu dilleri, 
İnce yolu ol ulu menzilleri. 
Dizelerini yazan, Garipname gibi eseri Türk Diline kazandıran  Aşıkpaşa’dan, Ahmedi Gülşehri'nin yazmış olduğu Mantıkut Tayrı gibi Türkçe eserden ve Yunus Emre’nin Türkçe yazmış olduğu Risaletü'n-Nushıyye (Yunus’un Divanı) eserlerinden dolayı Kırşehir 26 Eylül tarihinde Türk Dili Bayramını neden kutlamasın. 
Aslında Ahilik Haftası’nın kutlama programlarını Ankara'da bakanlıklarda birileri oturdukları yerde değil, Kırşehir' in geçmişten günümüze tarihi ve kültürel değerlerini çok iyi bilen hemşerilerimizden oluşan ve Sayın Valimizin Başkanlığını yaptığı heyetle Kırşehirliler tarafından yapılmalıdır ve bu heyette Ahi Evran Üniversitesi’nden tarihçi hocalarımız, STK Başkanlarımız, İstanbul'da değişik üniversitelerde görev yapan ve Kırşehir'in tarihi için ansiklopedi hazırlığı içerisinde olan hemşerilerimiz Prof. Dr. İlhan Şahin, Prof. Dr Fatih Köksal, Doç. Dr. Erol Ülgen ve isimlerini hatırlayamadığım diğer hocalarımız ile  48'nci T.C. Hükümet' inin Kültür Bakanlığını yapan Avukat Gökhan Maraş ağabeyimin katıldığı geniş kapsamlı toplantılarla Ahilik Haftası kutlamaları programları yapılmalıdır. 
Böyle olunca hem Kırşehir değerlerine sahip çıkmış olur, hem kutlamalar daha hareketli ve güzel geçer,  hem Kırşehir'in tanıtımı daha iyi yapılır. 
İnşallah bu yazdıklarım bir sonraki Ahilik Haftası kutlamaları ve 26 Eylül Türk Dili Bayramı için dikkate alınır. Bu konuda siyasilerimize, milletvekillerimize büyük sorumluluk  ve görev düşmektedir.