Kırşehir; Anadolu'nun Türkleşmesine ve İslam'ın yayılmasına öncülük eden şehirdir.
Kırşehir dili Türkçe olan Devlet-i Aliyye (Osmanlı Devleti) nin kuruluş kararının alındığı toplantının yapıldığı ildir.
Kırşehir dünyanın kabul ettiği ve uygulamaya koyduğu Ahilik Teşkilatının kurulduğu şehirdir. Kırşehir, Alimler, Ahiler yurdudur. Kırşehir ilim ve irfan ocağıdır.
Kırşehir Aşıkpaşa, Yunus Emre, Ahmedi Gülşehri gibi Alperenlerin, Türkçe'nin öncülerinin yaşadığı "Garipname'nin "Aşıkpaşa, "Risaletü'n-Nushıyye (Yunus' un Divanı) nin "Yunus Emre, "Mantukut Tayr'ı' eserin Ahmedi Gülşehri tarafından Türkçe olarak yazılan ilk üç eserlerin yazıldığı şehirdir.
Bundan dolayı da araştırmacı tarihçiler Kırşehir için Türk Dilinin Başkenti deyimini kullanırlar.
Kırşehir geçmişte görkemli tarihe ve değerlere sahipken Kırşehirliler olarak bizler uyuyor, vurdum duymaz ve sorumsuz davranarak Kırşehir'in değerlerine sahip çıkmıyoruz.
Maalesef küçük olsun benim olsun, avucumun içerisinde olsun ben hükmedeyim anlayışının yanında suya sabuna dokunmayan, sorumluluk almayan, elini taşın altına sokmayan, günlerini yüzeysel işlerle geçiştiren, bir teklif verdiğinde, bir şey söylendiğinde, “Sen işine bak, karıştırma, başımıza iş çıkarma, senin üzerine vazife mi, şimdiye kadar yanlış biliniyordu bir sen mi doğrusunu biliyorsun?” diyen sözde yöneticiler ve idarecilerin olduğu Kırşehir'de çok önemli konular ya görmezden geliniyor, ya Kırşehir ve Türk tarihi hakkında bilgiye sahip değiller.
Bu duruma üzülmemek elde değil.
26 Eylül her yıl ülkemizde Türk Dili Bayramı olarak kutlanmakta ve bu çerçevede Türk Dil Kurumu tarafından Ankara' da, Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesi tarafından Karaman'da programlar yapılarak, etkinlikler düzenlenmektedir.
Bu sene özellikle bekledim Kırşehir'de bir şeyler yapılacak mı, basın gündeme getirecek mi diye ama beklediğimi bulamadım. 26 Eylül Türk Dili Bayramı nedeniyle ne Kırşehir'de etkinlikler yapıldı, ne de basın gündeme getirdi.
Türk Dili Bayramı kutlamalarının ve programlarının yapılmaması ve basının bunu gündeme getirmemesinden başka içler acısı bir durum olur mu ? Maalesef oluyor. Çünkü biz Kırşehirliler 26 Eylül Türk Dil Bayramından habersiz yüzeysel işlerle uğraşmaya devam ediyoruz.
Sanki Kırşehir'in üzerine ölü toprağı serpilmiş uyanamıyoruz.
Karaman sadece, Karamanoğlu Mehmet Bey ve onun 13 Mayıs 1277 tarihinde yayınladığı: "BUGÜNDEN SONRA DİVANDA, DERGAHTA, BARGAHTA, MECLİSTE VE MEYDANDA TÜRKÇEDEN BAŞKA DİL KULLANILMAYACAKTIR" Fermanına istinaden her yıl 26 Eylül tarihinde Türk Dili Bayramını kutlamaktadır. Ancak Karamanoğlu Mehmet Bey bu fermanı yayınlarken Kırşehir'de yaşadığı esnada Anadolu'nun Moğallar tarafından işgal edilmesi nedeniyle Karamaoğullarına siyasi ve kültürel anlamda müşavir olarak görevlendirilen Aşıkpaşa'nın babası Muhlis Paşa'dan esinlendiği ve yayınlanan bu fermanın arka planında Muhlispaşa' nın olduğu tarihçiler tarafından bilinmektedir.
Kırşehir bağrından çıkardığı Türkçe'nin öncülerinden Aşıkpaşa'nın dedesi Baba İlyas'tan, babası Muhlis Paşa'dan, Aşıkpaşa'dan, Aşıkpaşa'nın oğlu Elvan Paşa'dan, torunu Süleyman Çelebi'den, Ahmedi Gülşehri’nden, Kayışeyhi’nden, Ahi Evran’dan, Yunus Emre’den, Hacı Bektaş’tan, Şeyh Edebali’den ve adını belirtmediğim Türklüğün ve Türkçülüğün öncüleri olan başka değerlerimizden ve Alperenlerimizden habersiz davranarak 26 Eylül Türk Dili Bayramını kutlama sorumluluğunu yerine getirmediği gibi bu konuda ne Kırşehir Valiliği, ne Kültür Müdürlüğü, ne Milli Eğitim Müdürlüğü, ne Ahi Evran Üniversitesi, ne de STK tarafından 26 Eylül Türk Dili Bayramı adına en küçük panel, söyleyişi ve çeşitli etkinlikler yapılmamıştır.
Bu duruma üzülmeyelim de ne yapalım. Sonra da Kırşehir, Ankara ile Kayseri arasına sıkışıp kaldığından Kırşehir'den bir şey olmaz diye ağlıyoruz.
Siz elinizi taşın altına sokun, gereğini yapın bakın, görün Kırşehir'den bir şeyler oluyor mu, olmuyor mu?
Yukarıda Süleyman Çelebi' den bahsetmişken küçük bir bilgi vermek istiyorum. Süleyman Çelebi Osmanlı'nın en büyük tarihçisi olup, Aşıkpaşa'nın torunudur. Süleyman Çelebi yazmış olduğu Mevlidlerinde dedesi Aşıkpaşa'nın “GARİPNAME" eserinin söyleniş biçimi görülmektedir. Bu konuyu çok az sayıda tarihçiler bilmektedir.
Kırşehir azda olsa Ahiliğe sahip çıktığı kadar Cacabey. Süleyman Türkmani, Aşıkpaşa, Ahmedi Gülşehri, Kayışeyhi, Şeyh Edebalı, Dursun Fakık, Muzafferiddin Behram Şah gibi Alperenlerine tarihi ve kültürel değerlerine sahip çıkmalı, tanıtımını yapmalı, turizme kazandırarak Kırşehir ekonomisine katkı sağlamada kullanmalıdır.
Ahilik Haftası sadece Ahi Evran'ın anıldığı ve kutlamaların yapıldığı hafta değildir. Ahilik haftasıdır. Yukarıda isimlerini belirtiğim Türkçe'nin öncüleri birer Ahi olup, dili Türkçe olan Devlet-i 'Aliyye'nin kurulmasında önemli katkı sağlamışlardır.
Hal böyle olunca Kırşehir olarak neden bizler Ahilik kutlamalarını 26 Eylül tarihini içerisine alacak şekilde ayarlamıyor, bu değerlerimiz içinde programlar yapmıyor ve onların türbelerini, mezarlarını ziyaret etmiyoruz?
Neden Ahi Evran Üniversitesi öğrencilerine buraları gezdirmiyor ve haklarında bilgi vermiyoruz?
Neden bir Şeyh Edebali’yi, Aşıkpaşa' yı, Yunus Emre'yi, Ahmedi Gülşehri'ni Ahilik kutlamalarında içerisinde anmıyoruz?
Neden Kırşehir'de Aşıkpaşa için sanayiden emekli, şair geçinen bir zübükzadenin ve onun gibilerinin şiir okuyup, plaket alması ve fotoğrafları sosyal medyada paylaşarak hava atması için Şiir Şöleni düzenlerken 26 Eylül’de Türk Dil Bayramını kutlamıyoruz?
Düzenlenen Aşıkpaşa şiir şöleni KIY-ŞAD'la birlikte Ahi Evran Üniversitesi iş birliğinde yapılması daha yerinde olacaktır. İnşallah bu konuda gerek KIY-ŞAD, gerek Ahi Evran Üniversitesi ve Kırşehir Valiliği gerekli adımları atarak ortalıkta şairim diye gezen zübükleri, zatı muhteremleri bertaraf ederek, Aşıkpaşa Şiir Şöleni’ni Ahilik kutlamaları içerisinde Aşıkpaşa için yapılacak diğer etkinliklerle birlikte yapılmasını sağlarlar.
26 Eylül’de Türk Dili Bayramını kutlamak için Kırşehir'in o kadar çok nedeni ve kültürel değerleri var ama biz bu değerlerimizden faydalanamıyoruz. Hepsinin türbeleri, mezarları atıl durumda. Şahsım olarak Kent Konseyi Genel Sekreteri görevini yürüttüğüm zaman o dönem Kırşehir Valiliği görevini yapan Sayın Valimiz Necati Şentürk'e sunmuş olduğum dosyalar neticesinde Kırşehir'i gezdirmiş ve tarihi değerlerimizin durumlarını yerinde göstermiştim. Sayın Valimiz bazı çalışmalar başlatmıştı ama görev süresi yetmedi.
Şimdi görevi başında bulunan Sayın Valimiz İbrahim Akın istediği taktirde kendisiyle aynı bilgileri paylaşabilirim.
Bir önceki dönem Sayın Valimiz Necati Şentürk' e Ankara-Kayseri kara yolunda günlük yaklaşık olarak on bin aracın geçtiğini ve bu araçta seyahat edenlerin ağaçlardan dolayı türbeyi göremediklerini Aşıkpaşa Türbesinde bulunan ağaçların kesilerek yerine küçük bodur ağaçların dikilerek türbenin önünün açılmasının ziyaretçiler için önemli olacağını söylemiştim. Ama ağaçlar bir türlü kesilmedi.
Ömründe bir defa ağaç dikmemiş ağacın altında sadece piknik yapmış, alkol almış sözde ağaç severlerin tepkisini almamak için buradaki ağaçları kesemiyoruz. Halbuki ağaçlar türbenin görünümü engellemekle birlikte, kökleri türbeye zarar vermektedir.
Bizim Kırşehir olarak bir an önce derlenip, toparlanarak tarihi ve kültürel değerlerimize sahip çıkarak anma programları düzenlemeliyiz. Bu konuda Kırşehir Valiliği, Belediye Başkanlığı, Ahi Evran Üniversitesi ve STK'lar gerekli adımları atmalıdırlar.
Eğer bu gün Karaman'da arka planda Aşıkpaşa'nın babası Muhlis Paşa'nın bulunduğu fermana istinaden 26 eylülde Türk Dili Bayramın kutlanıyorsa;
Türk diline kimse bakmaz idi,
Türklere hergiz gönül akmaz idi.
Türk dahi bilmez idi bu dilleri,
İnce yolu ol ulu menzilleri.
Dizelerini yazan, Garipname gibi eseri Türk Diline kazandıran Aşık Paşa’dan, Ahmed-i Gülşehri' nin yazmış olduğu Mantıkut Tayrı gibi Türkçe eserden ve Yunus Emrenin Türkçe yazmış olduğu Risaletü'n-Nushıyye (Yunusun Divanı) eserlerinden dolayı Kırşehir 26 Eylül tarihinde Türk Dili Bayramını neden kutlamasın.
Aslında Ahilik haftasının kutlama proğramlarını Ankara'da bakanlıklarda birileri oturdukları yerde değil, Kırşehir' in geçmişten günümüze tarihi ve kültürel değerlerini çok iyi bilen hemşehrilerimizden oluşan ve Sayın Valimizin Başkanlığını yaptığı heyetle Kırşehirliler tarafından yapılmalıdır ve bu heyette Ahi Evran Üniversitesinden tarihçi hocalarımız, STK Başkanlarımız, İstanbul'da değişik üniversitelerde görev yapan ve Kırşehir'in tarihi için ansiklopedi hazırlığı içerisinde olan hemşehrilerimiz Prof. Dr. İlhan Şahin, Doç. Dr. Erol Ülgen ve isimlerini hatırlayamadığım diğer hocalarımız ile 48'nci T.C Hükümet'inin Kültür Bakanlığını yapan elinde yetişip, büyüdüğüm Avukat Gökhan Maraş ağabeyimin katıldığı geniş kapsamlı toplantılarla Ahilik Haftası kutlamaları programları yapılmalıdır.
Böyle olunca hem Kırşehir değerlerine sahip çıkmış olur, hem kutlamalar daha hareketli ve güzel geçer, hem de Kırşehir'in tanıtımı daha iyi yapılır.
İnşallah bu yazdıklarım bir sonraki Ahilik haftası kutlamaları ve 26 Eylül Türk Dili Bayramı için dikkate alınır. Bu konuda siyasilerimize, milletvekillerimize büyük sorumluluk ve görev düşmektedir.