1954 ve 1957 yılları biz Kırşehirlilere neler hatırlatmaz ki!..

Türk siyasi tarihimizde neler gördük. Neler yaşadık.

Ve özellikle Demokrasi Gazisi Kırşehir neler gördü. Neler yaşadı.

Filmi başa alsak ta, tekrar tekrar seyretsek ibret alınır mı, ders çıkarılır mı ki?

Kırşehir siyasi tarihini incelediğimiz zaman neler görür, neler hatırlarız.

Neler yaşamış, neler çekmiş Kırşehir…

Sonuçta olan Kırşehir’e olmuş.

Şair Orhan Veli’nin “Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar” dediği gibi Kırşehir de siyasetçilerden çektiği kadar hiçbir şeyden çekmedi dersem yanılmamış olurum.

Ben daha iki yaşında iken, yani 1954 yılında il iken ilçeliğe düşürülen Kırşehir, siyasi tarihimizde neler yaşamış, neler görmüş, acıların, zulümlerin en büyüğünü çekmiş.

Kabahati ise Kırşehirli kendi hemşehrilerinin partisine oy verip, devrin iktidarı Demokrat Parti’ye muhalefetlik yapmak!

Demokrasiye inanan, demokrasiyi savunan insanlar öyle yaparlar mıydı? Ama yapmışlar, bir Arap için bir Arabistan’ı yakmışlar! Kırşehir’i cezalandırmışlar!..

Türk demokrasi tarihi böyle yazıyor.

Bu durum Türk demokrasisine böylece damgasını vurmuş, “Kırşehir Faciası” olarak tarihe geçmiştir.

Gazeteci-Yazar Soner Yalçın’ın kaleme aldığı bir yazısını okudum. Bu yazı bana Türk siyasetinde Kırşehir’in yaşadıklarını gözlerimin önüne getirdi.

70 yıl önce yaşanan siyasi olumsuzlukları bugün de yaşadığımızı bir anlamda özetleyen bu yazıyı siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum.

İktidarı da, muhalefeti de geçmişte yaşananlardan ders çıkarıp,  kötü ve zor yıllar yaşanmasa olmaz mıydı?

İktidar muhalefete katlanacak, muhalefetsiz olunmayacağını bilselerdi, her şeyi oluruna bırakıp anlaşabilselerdi ülkemiz böyle zor günler yaşar mıydı?

Biz Kırşehirliler 1954 ile 1957 yıllarını unutmamız mümkün değil. Bu tarih biz Kırşehirlilere çok şeyler hatırlatır.

Kırşehir 1954 yılında ilçeliğe düşürülmüştü. 1957 yılında yeniden il yapılmıştı. Bu süreçte her şeyini kaybetmişti Kırşehir. Yeni il yapılan Nevşehir’e bağlanmıştı. Tam bir facia idi.

İşte 1954 ile 1957 yılları arasında doğan Kırşehirlilerin nüfus cüzdanlarında vilayeti Nevşehir, kazası Kırşehir yazar!

Bu nedenle bu yıllarda doğan, ancak nüfus cüzdanlarında Nevşehir yazılmasını istemeyen Kırşehirliler, ceza ödeyerek daha sonraki yıllarda yeni doğmuş gibi nüfusa yazdırılmışlardı.

Evet, böyle haksızlıklarla karşı karşıya kalan Kırşehirliler öyle acılar yaşamış, öyle çileler çekmiş ki, ama doğru bildiği demokrasi yolundan ayrılmamışlardı. Kırşehir’e bu zulmü yaşatanların sonu da hüsran olmuştu.

Umarız günümüz siyasetçileri de geçmişten, bu yaşananlarda ders çıkarırlar.

İşte Soner Yalçın’ın o yazısı:

“1957 seçimlerinde ne oldu?

Söylemezler, yazmazlar. Türkiye'yi askeri müdahaleye götüren o süreci hiç anlatmazlar.

Tarih unutmaz…

57 yıl önceye gidelim… Başlıyorum:

İktidardaki Demokrat Parti genel seçimi 7 ay önceye çekti. Halk, 27 Ekim 1957'de sandık başına gitti. Seçim saat 17.00'de bitecekti.

Fakat saat 14.30'da devletin tek radyosu; oy verme işlemleri sürerken DP'nin kazandığı illeri açıklamaya başladı! Şaka değil gerçek bu…

CHP lideri İsmet İnönü, Devlet Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'yu telefonla aradı, “Sizden bu suçun işlenmesine engel olmanızı talep ediyorum” dedi.

Bakan Zorlu, “Beyefendi” Adnan Menderes'e gitti, İnönü'nün söylediklerini aktarıp radyo yayınının durdurulmasını istedi. “Beyefendi” sert çıktı; “Radyo sonuçları açıklamaya devam etsin!”

CHP bu kez Yüksek Seçim Kurulu'na başvurdu. Radyo yayını durduruldu. Fakat DP zaten istediğini almıştı; kimi CHP'liler “DP kazandı” diye sandığa gitmedi.

Bu arada radyoevinden yabancı gazetecilere, “İsmet İnönü'nün yazılı açıklaması” diye bir kâğıt verildi. Sözde İnönü, “Seçimi kaybettik; en fazla 120 milletvekili çıkarabiliriz” demişti!

BBC'den France Press'e kadar yabancı gazeteciler haberi doğrulatmak için İnönü'nün yanına gidince, şaşıran sadece yabancı gazeteciler değildi; İnönü ülkesi adına utandı. Devlet, yalan söylemekle kalmıyor, yalan belge düzenliyordu!

Bitmedi…

Bir de 1957 seçimlerinin İsmet İnönü'nün isimlendirmesiyle “kütük marifeti” var!

Seçmen kütükleri hazırlanırken, CHP'li seçmenler “kütük”ten yok ediliverdi! Yerlerine DP'li seçmenlerin adı hem de birkaç kütükte yer aldı. Yani bir DP'li birkaç sandıkta oy kullandı. DP kurduğu seyyar ekiplerle bu seçmenlerini sandık sandık taşıdı. Seçime “iyi organize” olmuşlardı; organize işler konusunda marifetliydiler!

CHP'li kimi seçmenler kütükte isimlerini göremeyince oy kullanamadan evlerine döndü.

Hayır daha bitmedi…

Mehmet Barlas'ın babası…

Seçimden hemen sonra oy usulsüzlükleri bazı şehirlerde olayların çıkmasına neden oldu. Örneğin Gaziantep'te…

27 Ekim gecesi seçimi CHP'nin 700 oy farkla kazandığı ilan edildi. Hatta DP'nin gazetesi Zafer bile bu sonucu yazdı. Fakat, ertesi gün köylerden “sayılmamış, unutulmuş oylar” getirildi ve bin kadar oyla seçimi bu kez DP'nin kazandığı açıklandı.

CHP'liler haklı olarak il seçim kuruluna itiraz etti. İtirazları kabul edildi. Oylar, tutanaklar, gerekli belgeler adliye binasına götürüldü; pazartesi inceleme başlayacaktı.

O gece adliye binası yandı! Bütün oylar yok oldu! DP'nin galibiyeti resmiyet kazandı!

Şehirde gergin bir hava oluştu.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı töreninde Gaziantepliler belediyeye yürüyüp seçimleri protesto etti. Vali kitlenin üzerine (o zaman TOMA yoktu) itfaiye araçlarıyla su sıktırınca olaylar çıktı. Belediye tahrip edildi.

Polisin halkı dağıtmak için ateş açmasıyla, DP binasından da kitleye mermiler yağdırıldı. Olaylarda bir komiser muavini ile bir çocuk yaşamını yitirdi; çok sayıda kişi yaralandı. Zırhlı askeri birliklerin şehre girmesiyle olaylar yatıştı. Ardından şehirde “CHP'li cadı avı” başladı.

Gözaltına alınıp tutuklananlar arasında kimler vardı bilir misiniz:

Mehmet Barlas'ın babası Cemil Sait Barlas.

Zeynep Göğüş'ün babası Hasan Celal Güzel'in dayısı Ali İhsan Göğüş.

CHP'liler halkı isyana teşvik iddiasıyla Yozgat Cezaevi'nde beş buçuk ay yattı.

Avukatları Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu idi.

Oy rezaleti yüzünden sadece Gaziantep'te olaylar çıkmadı.

Mersin'de seçim cinayeti Mersin'de de oy hırsızlığı olaylara neden oldu.

DP'nin oy hilekârlığının ortaya çıkması halkın sokağa çıkmasına sebep oldu. Olayları askerler bastırdı.

Bu arada…

CHP'li Mahmut Boytunç, DP'liler tarafından öldürüldü. Resmi makamlar “katil” diye, Zeki Budur ve Murat Sevim adlı DP'lileri tutukladı.

Ama katilin aslında DP Mersin Milletvekili Hüseyin Fırat olduğu yolunda söylentiler çıktı. Cinayetle ilgili haberlere yayın yasağı getirildi!

Sadece Gaziantep ve Mersin'de olaylar çıkmadı. İstanbul, Ankara, Sivas, Giresun, Kütahya, Kayseri, Çanakkale, Samsun gibi birçok şehirde oyların çalındığı iddiası halkı sokağa döktü.

Olayları bastırmak için şehirlerin üzerinden uçaklar alçaktan uçuş yaptı. İsmet Paşa, “Savaşta bile askeri uçakların sivil halk üstüne dalış yapmadığını” söyledi.

Seçimin üzerinden 5 gün geçti. Fakat Türkiye sakinleşmedi. Bu nedenle…

1 Kasım 1957'de TBMM açılışında Ankara'da olağanüstü güvenlik önlemleri alındı. Başkentin caddelerinde tanklar vardı. Yollar asker kordonu altındaydı. Gençlik Parkı'na, Güven Parkı'na askerler yığıldı.

Aslında tüm bu gerginliğin nedeni Meclis tutanaklarına yansıdı:

1957 seçimlerinde DP bir önceki 1954 seçimlerine göre 9 puanlık büyük oy kaybetti. Bunu bekliyorlardı. Bu nedenle işi sıkı tutmuşlardı. Ne olursa olsun kazanmayı amaçlamışlardı.

Sonuçta…

DP, 1957 seçiminde CHP ile artık başa baştı; CHP'nin yüzde 41'ine karşılık yüzde 47'lik oyu vardı. DP'nin bu oyların ne kadarında kütük marifeti vardı, bilinmiyor.

Bilinen; Türkiye'nin 27 Mayıs 1960 askeri müdahalesine böyle seçim şaibeleriyle de sürüklendiğidir.

TV'lere çıkanlar, gazetelerde yazanlar bu konulara hiç değinmiyor.

Yalan üzerine iktidar inşa ediyorlar.

Dün de öyle…

Bugün de öyle…”