15 Temmuz 2016 günü gecesi, ülkemizde yaşanan olaylar Cumhuriyet ve demokrasi tarihimizdeki unutulmayacak günler arasında yerini almış oldu. Aradan yıllar geçse de hafızalardan geçmiyor maalesef.
Ülkemizde, uzun yıllar geçse de yine konuşulacak, hatta birçok dünya ülkesi de ne olduğu belli olmayan bu darbe girişimini yıllarca konuşacak tartışılacak ve hep örnek olarak da zihinlerde kalacaktır.
15 Temmuz günü gecesi canlı yayınla izlediğimiz darbe filmi, ister emir-komuta zinciri içerisinde yapılsın isterse de asker ve sivil bir grup tarafından yapılsın, sağdan gelsin, soldan gelsin kim yaparsa yapsın hangi yöntemle yapılırsa yapılsın kesinlikle kabul edilemez.
Esasında Cumhuriyeti, Demokrasiyi ve Hukuku savunmak bir vatanseverlik, yurtseverlik görevidir. Geçmişte yaşadığımız darbelerin hiç kimseye faydasının olduğu görülmemiştir. Zira darbelerle demokratik, laik ve çağdaş hukuk devleti anlayışının yok sayılması, birçok suçlu suçsuz yurttaşımızın hapislere atılması, insanların yaşamı süresince devlet hizmetlerinden yoksun bırakılmak suretiyle cezalandırılmaları, hatta kimi gençlerin idam edilmesi, gözü yaşlı analar, yetim kalan çocuklar gibi içler acısı zararlarını gördük ve yaşadık.
15 Temmuz 2016 günü gecesi de yapılmak istenilen geçmişte yapılan darbelerden pek farklı olmadığı gibi daha beteri de milletimizin yaşamına getirilip servis edildi. Sanki saatlerin durduğu geceydi, her an yeni hadiselere tanıklık ediyor, peş peşe gelen açıklamaları izliyor olduk.
Öyle anlaşılıyor ki, uzun zamandır iktidarını sürdüren AKP hükümeti döneminde emniyet, eğitim, yargı ve özellikle de asker içerisine yerleştirilenler, belirli bir kadrodan oluştuğu için bu denli tehlikeyi beraberinde getirmiş, ülke ekonomisine, siyasetine, demokrasisine ve hukukuna zarar vermiştir.
Halen geldiğimiz 2020 yılında bile 15 Temmuz gecesi unutulmamış ve pek unutulacağa da benzememektedir.
Öyle! “Biz kandırıldık”,
“Millet bizi affetsin”,
“Benim bu olayda yüzde doksan kusurum var”,
“Ankara’yı parsel parsel sattılar!” gibi söylemlerle, bu işin içinden de çıkılacağa benzemiyor.
Terör örgütü üyelerinin devlet kurumlarına nasıl yerleştirildikleri, nasıl terfi ettirildikleri, yüksek yargıya terör üyelerinin nasıl getirildiği, bürokratların hangi dönemlerde ve kimler tarafından bu görevlere getirildiği aradan yıllar geçse de açıklanmalı ve gereği yapılmalıdır.
Kırşehir’den Edirne’ye, Kars’a, Hakkari’ye, Muğla’ya kadar memleketin dört bir yanında insanlar tüm kesimlerden FETÖ terör örgütü suçlularının tespit edilerek adalet önünde hesap vermelerini istemektedirler.
Ortada yanlış bir olay mevcut.
Bunda ülkemiz ve insanlarımız zarar da görmüş.
Kimler tarafından yapıldığı da biliniyor.
Öyleyse devleti yönetenler, ülkemizi 15 Temmuz’a getiren olayda kusuru bulunan her kim olursa olsun, hangi mevkii ve makamda olursa olsunlar er ya da geç mutlaka gereği yapılmalıdır.