Toplumsal, ekonomik sıkıntılar, siyasi partilerdeki akıl almaz kutuplaşmalar derken kavurucu sıcaklarda tutulan oruçlardan sonra Kurban Bayramı geldi.
“Kurban Bayramınız kutlu olsun” diyerek yazıma başlamak istiyorum.
Sonra birilerini kızdırma adına, bayram mı, tatil mi yoksa kaçış günleri mi desem bu uzun bayram tatiline…
Diyorlar ki bayramlar berekettir. Ümittir. Benim gibi iyilik yaptıklarından kötülük gördüyseniz bayramın anlamı yok!
Her bayramda Allah şahidim olsun kendimle hesaplaşırım. “Ah keşke yapmasaydım sana ne başkalarından” derim. Anlamazdan gelenleri Allah’a havale ederim.
Yaşarken büyüklerinin kıymetini bilmeyenler, bayram günlerinde kendi özeleştirilerini yaparken. Hep kendilerini haklı çıkarıyorlar. Kendilerine yapılanları unutup inkâr ederler. Ama bu dünyanın bir de öbür dünyası olduğunu bilmezler.
Ülkemiz şu an pandemiyle uğraşırken, ekonomik krizler, kapanan işyerleri sürürken on günlük tatili hak ediyor muyuz?
Ülkede on gündür hayat durmuş vaziyette. Sanayinin çarkları dönmüyor, işyerleri, atölyeler yatıyor, kapalı. 
İnsanlar bayramı bahane edip yollara düştüler.
Trafik kazaları, seller, fırtınalar karşısında suskun bir toplum.
Kırşehir gibi sanayisi olmayan, turizmden yoksun illerin yıllardır yaşadığı olumsuzları kim bilir kaç kere yazdım.
Bu bayramda başka illerden Kırşehir’e , memleketine gelmiş bir hemşehrimizle  merak ettiği Organize Sanayi Bölgesi’ni eskiden yedek parçacılık yaptığı Kılıçözü Sanayi Sitesi’ni gezdik. 
Ne Organize Sanayimiz, sanayiye benziyordu, ne de Kılıçözü Sanayi Sitesi’nde bayram günü aracımızı tamir ettirecek bir esnaf, sanatkâr yoktu. İşyerleri kapalıydı, herkes tatil için yollardaydı!
On günlük bayram tatili bütün ülkeyi etkilediği gibi Kırşehir’i de derinden sarsmıştı.
Üç kuruşu bir araya getirenler, soluğu sahil bölgelerinde almıştı. Hani işsizlik kendilerini çok etkiliyordu? Ne oldu da insanlar yaşadıkları sıkıntılarını, sorunlarını unutup bayramı bahane edip deniz kenarlarına yelken açmışlardı.
Ah nerede o güzel günler, ah nerede o güzel insanlar?
Toplumumuzu bir arada tutan, en önemli yapı taşlarından olan bayramlarımız; insanlar arasındaki sevgi, saygı ve kardeşliğin pekişmesine vesile olan istisnai günlerdi. Ben böyle bilirim, böyle hatırlarım.
Bünyesinde barındırdığı eylem itibariyle ayrı bir anlamı, ayrı bir özelliği ve ayrı bir güzelliği bulunan Kurban Bayramı’nın sosyal ve kültürel hayatımızda vazgeçilmez yeri olduğunu bilmeyenler, düşünmeyenler, ne bilirler ki bayramı bayram gibi kutlamayı, büyüklerini, her şeyini ona borçlu olduklarını hatırlayıp el öpsünler, onunla helalleşsinler.
Onların gözünü çıkar ve menfaat köreltmiş, paraya taparlar birlik ve beraberlikten ne anlarlar. Önce insan olduklarını hatırlasalar!
Bizi biz yapan değerlerden birisi de sevinci ve hüznü birlikte paylaşmamızdır. Eskiden beri bilinen bir söz vardır, hani, “Acılar paylaştıkça azalır, sevinçler paylaşıldıkça büyür.”
İşte yine böyle bir sevinçli zaman dilimini hep birlikte yaşamanın, yani Kurban Bayramı’nı sevinç ve mutluluğumuzu evlatlarımla, torunlarımla doyasıya yaşadım. 
Kırşehir’de gördüğüm ve yaşadığım şu ki her geçen yıllar Kırşehir’de değerli, sözü, sohbeti dinlenen dostları kaybediyoruz.
Nerde benim değerli dostlarımdan çantasında taşıdığı “Ahi Dürümleri”yle her şeyini Ahiliğe harcayan “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü?
Nerde sözlerini Mucur Eski belediyle Başkanı Kamil Bozdağ’ın yazdığı “Hayat bir masalmış” şarkısını dilinden düşürmeyen, bu şarkıyı sık sık söylerken duyduğu elem ve üzüntüsü gözlerinden belli eden Hacı Mehmet Gülten ağabeyimiz? 
Nerde bir Hakkı Göçen? 
Nerde bir İhsan Yeşilli?
Nerde bir Mehmet Metintürk?
Nerde bir kara Mustafa Erdem?
Hepsi yaşamında ne sıkıntılar, ne vefasızlıklar yaşamıştılar. Siyasette, ticarette yaşadıklarını zaman zaman bizlerle paylaşırlarken, insanın üzülmemesi elde değildi.
Kırşehir her geçen yıl kaybediyor!
Eskilerin yeri dolmuyor!
Kırşehir’in sözde sivil toplum kuruluşları temsilcileri Kırşehir için ne yatırım yapıyorlar, hangi yatırımcıyı Kırşehir’e getiriyorlar.
Bu bayramda Kapadokya bölgesine yerli ve yabancı turistler akın etti, oralara milyonlarca lira para bıraktılar.
Ya Kırşehir?
Hani Ahiydik, Hani Ahi şehriydik?
Ahi geleneğini sürdüren Ahi gibi yaşayan kaç esnafımız, tüccar, sanayicimiz var?
Yok, yok! 
Ben bu Kurban Bayramı’nda bir kere daha gözlemledim ki Kırşehir her alanda erozyona uğramış, kaybetmeye yüz tutmuş, değerlerini yitirmiş sahipsizliğini iliklerine kadar yaşayan bir Kırşehir’den söz ediyorum. 
Kırşehir’in gerçeği bu!
Kırşehir’de vaziyet böyle!
Kırşehir’i bu durumda kim kurtarabilir?
Benim hiç kimseden ne beklentim, ne de umudum var!
Kırşehir’de her şey Allah’a emanet!
Ya da Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi “Birkaç pirî faniden gönül, birkaç çocuktan gülücük, alabilirsen birkaç fakirden de dua al.”
Evet, bir bayram daha kirpiklerimizin arasında geçip gitti.